2 Nisan 2020 Perşembe


Transaksiyonel Analiz ve Ego Durumları



Freudyen bir psikanalist ve psikiyatrist olarak eğitim görmüş Eric Berne ve meslektaşları tarafından geliştirilen “Transaksiyonel Analiz (TA)” ya da “İşlemsel Çözümleme Yaklaşımı” bir kişilik ve psikoterapi teorisidir. İnsancıl bir yaklaşım olarak Transaksiyonel Analiz, hem kişiliğin yapısal modelini hem de fonksiyonel davranışsal bir model ortaya koyar (Berne, 1961, 1966, 2001). Psikanalizin zaman alıcı, karmaşık ve danışanlarla iletişime geçmede zayıf olduğunu düşünen Eric Berne, psikanalizden uzaklaşarak danışanlarının yaşamlarında önemli değişimler yapmak amacıyla yoğunluğunu TA teorisine vermiştir. TA özellikle grup tedavisi için geliştirilmiş kavramlar ve tekniklerle psikanalizin bir uzantısı olarak gelişmiştir (Dusay, 1986).
TA’nın tarihsel gelişimi dört aşamada ele alınabilir. İlk aşama, düşünme, hissetme ve davranma üzerine açıklayıcı bir perspektif sağlayan ego durumlarının (Ebeveyn, Yetişkin, Çocuk) Bern tarafından tanımlanmasıyla başlamıştır. Berne, danışanın sesi, jest-mimikleri ve kelimeleri gibi şimdi ve burada fenomenini gözlemleyerek kişiliği çalışmaya karar vermiştir. Eric Berne, bu gözlemlenebilir  kriterlerin bireyin geçmiş tarihi hakkında sonuç çıkarmak ve gelecek problemlerini tahmin etmek için bir temel sağladığını düşünüyordu. İkinci aşama transaksiyonlara ve oyunlara odaklanır. Bu ikinci aşama süresince, TA barındırdığı anlaşılır kavramlardan dolayı ve insanların kendi oyunlarını tanıyabildikleri için popüler olmuştur. Bu aşamada duygulara çok az önem verildiği için TA öncelikle bilişsel bir yaklaşım olarak görülmüştür. Üçüncü aşamada, TA dikkatini yaşam yazgısına ve yazgı analizine vermiştir. 1970’ten günümüze kadar ki olan zamanı kapsayan dördüncü aşama ise Gestalt terapi, grup terapisi ve psikodramada da kendini gösteren tekniklerin TA’ya dahil edilmesiyle karakterize edilir. TA bu süreçte daha aktif olarak ve duygusal yapılara doğru hareket ederek bilişsel faktörlere ve iç görüye yaptığı erken vurguyu dengelemeye çalışmıştır (Dusay ve Dusay, 1989).
Anti-deterministik bir dünya görüşüne dayanan TA, insanoğlunun alışılmışın dışına çıkma ve yeni amaçlar-davranışlar seçme kapasitesine sahip olduğu inancını benimser. Fakat, bu durum bizim sosyal güçlerin etkisinden uzak olduğumuz anlamına gelmez. TA bizim çevremizdeki önemli kişilerin talepleri ve beklentileri tarafından etkilendiğimizi de kabul eder. Bu etkilenme özellikle bireylerin çevrelerindeki kişilere daha yüksek düzeyde bağlı olduğu erken çocukluk döneminde alınan kararlarda kendini gösterir. TA’ya göre bizler hayatta kalmak için hem fiziksel hem de psikolojik olarak yaşamın bazı noktalarında kararlar alırız. Fakat alınan bu erken kararlar gözden geçirilebilir ve sorgulanabilir ayrıca onlar artık hizmet etmiyorlarsa yenileriyle değiştirilebilir (Corey, 2009).

Stewart’a (2000) göre TA’nın felsefi varsayımları üç ifadeyle özetlenebilir:
1. Tüm insanlar iyidir. Herkes bir değere ve saygınlığa sahiptir. Öncelikli olarak bu durum bir davranıştan ziyade bir varoluş ifadesidir. Herkes ne yaparsa yapsın ya da kim olursa olsun değerlidir. Her insanın eşit olduğuna inanmak herkese aynı tarzda davranmak değildir ama herkesin varlığını kabul etmek demektir. Herkes insan olarak bir diğerinden ne iyidir ne de kötüdür sadece farklıdır. Bu farklılıklara rağmen her insan OKEY’dir.
2. Herkes düşünme kapasitesine sahiptir. Önemli bir beyin hasarına sahip olmayan herkes çevrelerindeki ve kendilerindeki değişimleri kavrayabilme kapasitesine sahiptir. Tüm psikolojik sorunlar uygun yaklaşımla ve bireye gerekli bilgiler verildiğinde kişinin kendisi tarafından çözümlenebilir.
3. Herkes kendi kaderini kararlaştırır ve alınan bu kararlar daha sonra değiştirilebilir. İçinde bulunduğumuz ortam ve kişiler bizim üzerimizde az ya da çok bir etkide bulunabilir. Ancak koşullar ne olursa olsun nasıl bir tepkide bulunacağımıza biz karar veririz.
Steiner’e (1979) göre TA teorisi diğer kişilik kuramlarından şu üç temel farkla ayrılır (Akt. Kaçar, 2008):
1. Her birey duygusal açıdan gelişmek ve özerklik kazanmak için bir potansiyele sahiptir.
 2. Her birey karşı karşıya kaldığı durumlarda bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde bir seçimde bulunur.
3. Her birey hayat akışını değiştirme potansiyeline sahiptir.
Transaksiyonel Analiz’de Eric Berne (1961) insan davranışının temelinde temas ihtiyacının olduğunu belirterek teorisini buna dayandırmaktadır. Beslenmesinin, altının değiştirilmesinin, okşama ve dokunma ihtiyaçlarının ihmal edildiği bebeklerin psikolojik ve fiziksel gelişimlerindeki gerilikleri ve hatta ölümlü sonuçlanmaları da fark ederek dokunmanın bireyler üzerindeki hayati değerini gözlemleyen Berne, bunun temelde varlığın onanması ihtiyacını karşıladığını ileri sürmektedir. Ona göre temas iletisi, sözlü veya sözsüz duyu organlarına hitap edilen, bireyin varlığını onamaya yarayan bir mesajdır. Bu durum birisiyle merhabalaşmak, konuşmak da olabilir; güzel bir resme bakmak, müzik dinlemek, yiyecek yemek, bir grubun içerisinde bulunmak da olabilir. Davranışın ortaya çıkmasında çok çeşitli unsurlar yatmakla birlikte bu unsurların temelinde başkalarıyla ilişki kurma ihtiyacı yatar. İnsanlar biyolojik varlıklarını sürdürebilmek için diğer insanlarla ve çevreyle fiziksel veya psikolojik temas kurarak varlıklarının onanması ihtiyacını hissederler. Bebeklikte yaşam için gerekli olan temel ihtiyaç daha çok sıvazlanmak iken zamanla bu durum yerini dış çevreden uyarıcılar almaya ve psikolojik olarak sıvazlanmaya bırakır (Akkoyun, 2001).
Berne herkesin gereksinim duyduğu altı tür açlıktan bahsetmesine karşın günümüzde benimsenen sınıflamaya göre uyarılma, tanınma ve yapılandırma olmak üzere üç tür açlığımız bulunmaktadır. En temeli olan uyarılma açlığı, beynimizin belli bir bölgesinde bulunan uyarılma sistemimizin düzenli olarak uyarıcılara ihtiyaç duymasıdır. Tanınma açlığı, başkalarının bizim varlığımızı görmesi ve hissetmesi ihtiyacıdır. Yapılandırma açlığı ise bireyin yaşama imzasını atarak kendi veya başkalarının hayatında etki yaratabilme ihtiyacıdır (Akkoyun, 2001).
Zamanı veya yaşamı yapılandırarak da yapılandırma açlığımızı gidermeye çalışırız. Berne’e göre (1961) bir birey anını en pasiften aktife doğru sırasıyla geri çekilme, törenler, vakit geçirme, etkinlik, oyunlar ve samimiyet olmak üzere altı yoldan birisini kullanarak yapılandırır. Geri çekilme, bireyin kimseyle iletişim kurmadığı temas iletisi ihtiyacını kendi kendisiyle giderdiği durumdur. Törenler, bireyin belli bir anı nasıl yapılandıracağını düşünmeye gerek kalmadan kültürün bize sunduğu kalıplarla otomatik olarak bize ne yapılacağını gösteren temas iletisi protokolleridir. Vakit geçirme, bireylerin birbirlerinin psikolojik varlıklarını dikkate almadan yoğun temas iletileri vermeksizin daha çok birbirlerinin fiziksel varlıklarını onaylayarak zamanı yapılandırma şeklidir. Etkinlik, kişilerin ortak bir amaca yönelik olarak etkileşim içinde çalışarak zamanı yapılandırmalardır. Oyunlar, gizil bir mesajla başlatılarak sürdürülen ve farkında olmadan kişisel bir programlamaya dayalı zamanı yapılandırma türüdür. Samimiyet ise en doyurucu temas iletilerinin sağlandığı psikolojik oyunların var olmadığı zamanı yapılandırma şeklidir.
Yapılandırma açlığı ile uyarılma açlığı yaşama etkileri açısından eşdeğerdedirler. Uyarılma ve tanınma açlığı duyusal ve duygusal açlıktan kaçma gereksinmesini açığa vuran ve kişiyi biyolojik çürümeye sürükleyebilecek durumlardır. Yapılandırma açlığı ise sıkıntıdan kaçma gereksinmesini açığa vurur.
Toplumdaki her bireyin temel amacı diğer bireylerle karşılıklı ilişki yürütüp en yüksek doyumu elde etmektir. Birey ne kadar çok girişken olursa o kadar fazla doyum elde edebilir. Toplumsal ilişkiyle elde edilen doyumun bireye yararı aşağıdaki durumlarla ilişkilidir (Berne, 2001):
1. Gerilimden kurtulma
2. Zararlı durumlardan kaçınma
3. Okşanma gereksinmesinin karşılanması
4. Yerleşmiş bir dengenin sağlanması

Ego Durumları

Transaksiyonel Analiz teorisinin ilk ortaya çıktığı zamanlarda, Berne insanları dinlerken ve gözlemlerken onların değiştiğini fark etmiştir. Berne insanların kelime dağarcıkları, yüz ifadeleri, el hareketleri, duruş ve bedensel işlevlerinin eş zamanlı olarak tümden bir değişim yaşadığını gözlemlemiştir. Bu değişimler sonucunda kişilerin yüzü kızarmakta, kalpleri hızlı çarpmakta ya da nefes alımları hızlanmaktadır (Harris, 2014: 45). Bu tür değişimleri biz çevremizde de gözleyebiliriz: Otobüsü son anda yakalayarak mutlu olan birinde, çok az bir puanla taktir alamadığı için ağlayan bir ergende, istediği oyuncak alınmayınca göz yaşlarına boğulan bir çocukta… Aynı biyolojik donanımlara sahip bu kişilerdeki değişimler farklıdır. Peki içeride değişen nedir? Değişim dereden başlayıp, nereye kadar gitmektedir? Teorinin başlarında Eric Berne’in peşinde koştuğu bu sorular olmuştur.
 Berne terapi süreçlerinde hastalarının üç değişik ve belirgin kişiliğe büründüğünü gözlemlemiştir. Bunlar, ilk olarak duyguların ön planda olduğu bir çocuk, sorgulanmayan bilgilerin var olduğu ebeveyn ve son olarak mantıklı bir yetişkin. Berne daha sonraki çalışmalarında bu üç durumun tüm bireylerde var olduğu varsayımını destekledi. Berne kişilerde gözlemlediği bu üç farklı davranış ve biliş örüntülerini “ego durumları” olarak nitelendirmiştir (Harris, 2014).
Berne (2001: 24), ego durumunu fenomonolojik olarak uyumlu duygular sistemi ve uyumlu bir dizi davranış biçimi şeklinde tanımlamıştır. Berne, kişiliği oluşturan üç ego durumu tanımlamıştır: Birincisi uygulamada dışruhsal, konuşma dilinde “Ebeveyn Ego Durumu (E)” olarak adlandırılan, ana-baba ilişkilerine benzeyen ego durumları; ikincisi, uygulamada yeniruhsal, konuşma dilinde “Yetişkin Ego Durumu (Y)” olarak adlandırılan ve gerçeğin nesnel olarak değerlendirilmesine bağımsız olarak yöneltilmiş ego durumları; son olarak ise uygulamada eskiruhsal, konuşma dilinde “Çocuk Ego Durumu (Ç)” olarak adlandırılan, geçmişteki ilk çocukluk yıllarını yansıtan davranışları sergileyen ego durumlarıdır.

Kişiliğin ayrı bir yerinde bulunmayan ego durumları bir nesneden ziyade bir yaşantıya verilen isimdir. Bu varoluş halleri rol değil psikolojik gerçekliklerdir. Berne’nin “Çocuk, Ebeveyn, Yetişkin” kavramları Freud’un “İd, Süperego, Ego” gözlenemeyen, varsayımsal kavramlarından farklı olup bireyde bireysel kimlikleri ortaya koyan fenomenolojik gerçeklerdir (Berne, 1961). Durum geçmişteki yaşantıların kaydedilmiş verilerin yeniden oynatılması ile üretilir ayrıca gerçek insanları, gerçek zamanı, gerçek mekanı, gerçek kararları ve gerçek duyguları barındırır. Her bireyin kayıtları kendine özgü olduğundan dolayı ego durumlarının içeriği de her bireyde farklı olacaktır (Harris, 2014).
Yukarıda bahsedilmek istenen gerçek, yaşam sürecindeki her bireyin belirli bir zamanda ve mekanda Ebeveyn, Yetişkin veya Çocuk ego durumunu sergileyebileceğidir. Her birey kendi anne ve babasının ego durumlarını kendi algıladığı biçimde bir dizi ego durumunu içinde barındırır, konuşma diliyle “Her kişi kendi anne-babasını içinde taşır.” diyebiliriz. Her birey uygun ego durumunu eyleme geçirebilirse nesnel bilgi süreçlerinin üstesinden gelebilir, konuşma diliyle “Herkesin yetişkin bir yanı vardır.” diyebiliriz. Ayrıca, her bireyin eski yılların davranışlarını içinde taşıyıp uygun zamanda bu eski davranışların eyleme geçtiğini, konuşma diliyle ise “Her birey içinde küçük bir kız ya da erkek taşır.” ifadesini söyleyebiliriz (Berne, 2001)



Explained — Transactional Analysis (TA) Is Still Relevant In ...
Kaynak: Berne, 2001

Yukarıdaki şekilde, bir bireyin tüm kişiliğini ortaya koyan Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk ego durumları birbirlerinden belirgin biçimde, özenle ayrışmışlardır ve ego durumları çoğu kez birbirine zıt tutumlar içindedirler. Ego durumları olağan fizyolojik olgulardır. İnsan beyni ruhsal yaşamın organı ya da düzenleyicisidir. Onun ürettikleri ego durumları biçiminde düzenlenir ve saklanır. Her türlü ego durumunun insan organizması için kendine özgü bir değeri vardır. Kişiliği oluşturan her üç ego durumu da yaşamın sürdürülebilmesi ve yaşam açısından büyük önem taşımaktadır. İçlerinden biri sağlıklı dengeyi bozduğunda bu önem ve değer hemen kendini belli eder. Ayrıca, üç ego durumu da sağlıklı ve verimli bir yaşam içinde eşit yerlerini korurlar (Berne, 2001).
Ego durumlarını anlamak, TA teorisini anlamak için temeldir. Ego durumları, bireyin kişiliğinin yansıması olarak belirli bir zamanda ortaya çıkan düşünce, duygu ve davranışlarla ilişkili bir üçlü takımdır. Tüm transaksiyonel analistler kişiliğin önemli tarafını kapsayan ve TA terapisinin gerekli ve ayırt edici karakteristikleri olarak görülen ego durumlar ile çalışır. Her bir birey Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk temel ego durumu üçlüsüne sahiptir ve bireyler o anki ego durumuyla davranış ahengi sergileyerek sürekli olarak bir ego durumundan diğerine geçerler (Stewart ve Joines, 1987).
Duygu, düşünce ve davranışları içeren ego durumları Berne (1961) tarafından “bir ego durumu, fenomenolojik olarak belli bir duruma ilişkin duyguların tutarlı sistemi; operasyonel olarak tutarlı davranış örüntüleri takımı; pragmatik olarak ise ilgili davranış örüntüleri takımını güdüleyen duygular sistemidir.” şeklinde ifade edilmiştir. Organik bir gerçekliğin psişik bir gerçekliğe dönüşmüş halini ifade eden ego durumları, bireyin çevresiyle ilişkileri sonucu ortaya çıkan kişisel yaşantılarından oluşur. Bu kişisel yaşantılarda bireyin benliğini meydana getirir. Bireyin benliği her an değişiklik gösterebilir. Benlikteki bu değişimlerde ego durumları olarak ortaya çıkmaktadır (Massey, 1996; Akt. Akkoyun, 2001).

Berne (1961) üç ego durumunun da bazı özellikler taşıdığını ifade eder:
1. Her bir ego durumu ayrı organize olmuş davranışlar örüntüsü sergilediği için psiko-fizyolojinin ve psiko-patolojinin olduğu kadar nöro-fizyolojinin de alanına girer.
2. Her bir ego durumu bireyin içinde bulunduğu sosyal ortama göre davranışsal tepkiler sağlayabildiği için uyum sağlayıcı özelliğe sahiptir.
3. Verilen tepkiler doğal büyümenin ve önceki yaşantıların sonucu olarak uyarlanabilmektedir.
4. Yaşantılarla ilgili fenomenlerde aracılık ederler.
Berne (1961) ego durumlarının tanımlanabilmesi için yukarıda belirtilen dört özelliğin dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Klinik bir tanımlamanın ancak davranışsal, sosyal, tarihsel ve fenomonolojik tanımlama sırasıyla gerçekleşebileceğini belirtmiştir. Davranışsal tanımlama, bireyin kullandığı ses tonu, kelimeler, beden duruşu, jest ve mimiklerinin dikkate alınmasıyla yapılan tanımlamadır. Sosyal tanımlama, bireyin çevresindeki kişilerle etkileşimi incelenerek yapılan tanımlamadır. Tarihsel tanımlama, bireyin geçmiş yaşamının araştırılmasıyla gerçekleştirilen tanımlamadır. Fenomonolojik tanımlama ise bireyin kendi yaşantısını inceleyerek geçmişte yaşadığı bir duygunun veya yaşantının benzer bir olayda tekrarlandığının fark edilmesiyle gerçekleştirilen tanımlamadır. Ego durumları yapısal ve fonksiyonel olmak üzere iki ayrı şekilde ele alınır. Ego durumlarının içeriği ile ilgilenen yapısal çözümleme, duygu, düşünce ve davranışların ego durumlarına göre analizini ele alırken; fonksiyonel çözümleme ise bu içeriğin kişinin hem içsel hem de diğer insanlarla iletişimindeki süreci üzerinde durur. Yapısal çözümlemede nadiren üçüncü düzey analiz yapılsa da genel olarak hem yapısal hem de fonksiyonel çözümlemede birinci ve ikinci düzey olmak üzere iki şekilde analiz yapılmaktadır. Birinci düzey yapısal ve fonksiyonel çözümlemede ego durumları Çocuk, Ebeveyn ve Yetişkin olmak üzere üçe ayrılır.

1.      Ebeveyn Ego Durumu
Bireyin yaşamında karşılaştığı ebeveyn figürlerinin duygu, düşünce ve davranış örüntüleri takımıdır (Akkoyun, 2001). Kişiliğin Ebeveyn yönü Harris (2014) tarafından, insanın kabaca yaşamındaki ilk beş yılı olarak değerlendirilen çocukluk yaşlarında, sorgulamadan kabul edilen, dayatılmış olayların beyindeki kayıtların muazzam bir koleksiyonu şeklinde kavramsallaştırılmıştır. Herkesin yaşamının ilk beş yılında uyarıcıları aldığı bir ebeveyni olmuştur. Her birey için ebeveyni kendine özgüdür ve ebeveyninin yaptığı her şey çocuk tarafından yorumlanmadan, düzenleme yapılmadan, içselleştirilip kaydedilir. Sadece annebabadan alınan veriler değil, aynı zamanda akranları ve diğer otorite figürleri ile yaşadığı tecrübeler de ebeveynine kaydolur. Önemli olan, gelen kuralların iyi veya kötü olması değil çocuk için güvenli bir kaynaktan gelip olduğu gibi kaydedilmesidir. Çocukluk döneminde bu kayıt kesindir, kimse bunları silemez ve bu kayıtlar hayat boyunca oynatılmaya hazırdır (Harris, 2014).
 Kişiliğin bu yönünde, çocuğun anne-babasından duyduğu tüm uyarılar, kurallar, kanunlar kaydedilir. Bu yolculuk çocuğun anne-babasıyla ilk sözsüz iletişiminden başlayarak çocuğun kelimeleri anlayacak hale gelene kadar sürer. Bu yolculukta ses tonları, yüz ifadeleri, kucaklamalar, bağırmalar, hayır’lar gibi basit tepkilerin yanında; unutma evlat, asla yalan söyleme, israf en büyük günahtır, bir erkeğe asla güvenemezsin, eğer şunu şunu yaparsan lanetlenirsin, işleyen demir ışıldar, merdivenin altından geçme gibi karmaşık bildirimler de kaydedici tarafından sürekli kayıt altına alınır (Harris, 2014). Kişilikte bulunan ebeveyn verisinin büyük bir kısmı insanın şimdiki yaşamında “Nasıl yapmalı?” sorusunun cevabı niteliğindedir. Çiviyi nasıl çakmalı? Yatağı nasıl yapmalı? Çorba nasıl içilir? Nasıl yapmalı verisi ebeveynlere bakılarak kazanılan geniş bir veri bankasıdır.
İleriki yaşlarda Yetişkin ego durumu Ebeveyn verisini değerlendirebilecek kapasiteye ulaştığında kullanılan eski yollar değişen gerçeğe daha kolay uyum sağlayabilecek yenileriyle değiştirilebilir. Çocukluk yıllarında alınan talimatlar katı ise eski verilerin yenilenmesinde güçlük yaşanacağı için işe yaramasalar bile onlara daha çok bağlanılıp “ya böyle ya hiç” şeklinde bir davranış kalıbı geliştirilebilir (Harris, 2014). Her insanın beyninde yaşama dair binlerce kural kaydı olduğunu düşündüğümüzde kişiliğin Ebeveyn ego durumunun ne denli muazzam bir veri deposu olduğunu ve bizim için değerini anlarız. Bu verilerin çoğu “asla”, “her zaman”, “hiçbir zaman unutma” gibi şartlar ile desteklenmiştir. Bu kurallar daha ileriki yıllarda ortaya çıkan kompülsiyonların tuhaf ve eksantrik davranışların kaynağıdır. Ebeveyn verisinin bir yük veya bir nimet olması bugüne uygunluğuna, Yetişkin ego durumu tarafından güncellenip güncellenmediğine bağlıdır (Harris, 2014).
 Ebeveyn veri deposunun oluşturulması için anne-babaların dışında televizyon izleyen bir çocuk da gördüklerini kaydeder. Seyrettiği şeyler öğrenilmiş bir hayat kavramıdır. Seyrettiği programlar şiddet yüklü ise şiddeti, sevgi yüklü ise sevgiyi kaydedecektir. Eğer anne-babası da şiddeti destekliyorsa o güne kadar biriktirdiği tüm haksızlıklara karşı şiddet kullanmak üzere çifte izin almış olacaktır (Harris, 2014).

2.      Yetişkin Ego Durumu
Şimdi buradaki gerçekliğe uygun olan ve diğer iki ego durumundan bağımsız duygu, düşünce ve davranış örüntüleri takımıdır (Akkoyun, 2001). Yaklaşık on aya kadar çocuğun yaşamı çevresindeki uyarıcılara düşünmeden verdiği tepkilerden oluşurken, artık onuncu aydan itibaren hareket edebilmenin gücünü deneyimleyerek nesneleri idare edebilir, oyuncaklarını keşfe başlayabilir ve kendini hareketsizliğin hapishanesinden kurtararak özgürleşebilir duruma gelmektedir. Çocuğun kendi bilinci ile gerçekleştirdiği kendini gerçekleştirme denemeleri Yetişkin ego durumunun başlangıcını oluşturur. Yetişkin ego durumu ilk yıllarda kırılgandır, Ebeveyn ego durumundan gelen komutlar ve Çocuk ego durumunun korkusu ile kolayca yenik düşer. Ama her şeye rağmen Yetişkin ego durumu tüm engellere rağmen giderek olgunlaşır ve hayatta kalır. Öncelikle uyaranı bilgi parçacıklarına bölmekle ilgili olan Yetişkin ego durumu veriyi daha önceki deneyimlerini temel alarak işleyen bir bilgisayardır (Harris, 2014).
Kişiliğimizin akılcı yanını oluşturan Yetişkin ego durumu algılama, bellekte tutma, veri-işleme ve benzeri bilişsel faaliyetleri yerine getirir. Yetişkin ego durumu sayesinde ne sadece toplumsal kuralları göz önünde bulundururuz ne de sadece kişisel ihtiyaçlarımızı dikkate alırız; bu yanımız sayesinde yargılayıcı ya da duygusal olmadan aklımızın onay verdiği davranışları sergileriz. Yetişkin yanımız doğru ya da sempatik olmak yerine gerçekçi olmaya çalışır (Dökmen, 2009).

Yetişkin ego durumunun en önemli işlevi Ebeveyn ego durumundaki veriyi incelemek, doğruluğuna, bugüne uygunluğuna bakarak kabul etmek veya reddetmektir. Ayrıca, duyguların bugüne uygunluğuna bakarak Ebeveyn ve Çocuk ego durumlarını incelemek için özgür olmak ister. Örneğin, köpeğine araba çarpınca “Bana doğruyu söylemişler sokakta arabalar tehlikeliymiş.” diyen bir çocuk Ebeveyn ego durumunun verisinin güvenilir olduğunu anlar. Ebeveyn ego durumu verilerinden hangilerinin geçerli hangilerinin geçersiz olduğuna ilişkin saptama çalışmaları yapan Yetişkin ego durumu, aynı şekilde Çocuk ego durumu verilerini de değerlendirip hangi duyguların ifade edilmesinin güvenli hangi duyguların değil olduğunu inceler. Yetişkin ego durumu sürekli olarak eski verileri inceler, incelediği verileri onaylar ya da reddeder ve gelecek kullanım için yineler. Yetişkin ego durumu tarafından gerçekleştirilen bu işlem sorunsuz yürüyorsa, öğretilen ile gerçek arasında çatışma çıkmıyorsa Yetişkin ego durumu özgürdür ve yaratıcıdır. Yaratıcılık Çocuk ego durumunun olduğu kadar Yetişkin ego durumunun da merakından doğar (Harris, 2014).

3.      Çocuk Ego Durumu
Bireyin yaşamın üstesinden gelebilmek için potansiyeli doğrultusunda kendisinin oluşturmuş olduğu ve çocukluğundan izler taşıyan duygu, düşünce ve davranış örüntüleri takımıdır (Akkoyun, 2001). Dış olayların kaydı Ebeveyn veri bankasına kaydolurken aynı anda çocuğun görüp duyduğu durumlara verdiği tepkilerden oluşan iç olayların kaydı da yapılmaktadır. Görülen, duyulan, hissedilen ve anlaşılan veriler olan bu kayıtlar Çocuk ego durumunun bünyesindedir. Yaşamının ilk yıllarında bağımlı, beceriksiz, sakar ve sözcük dağarcığı zayıf olan küçük çocuk deneyimlerinde tepkilerinin çoğu duygularıdır. Örneğin anne veya babası tarafından kendisine yöneltilmiş ters bir bakışın “Bu benim hatam.”, “Yine.”, “Her zaman böyle olur.”, Hep de böyle olacak.”, “Sonsuza kadar.” gibi kendisi hakkında vardığı yargılar olumsuz verilere eklenecektir (Harris, 2014). Yaşamın ilk yıllarındaki bu çaresizlik döneminde çocuk bir yandan öğrenmek, keşfetmek, bilmek, kırmak, duygularını ifade etmek, hareket etmek ile ilgili tüm duyguları deneyimlemek isterken; bir yandan da özellikle de ebeveynlerinin taktirini kazanarak ödül almak ister (Harris, 2014).
Yoğunluk olarak duyguların yer aldığı Çocuk ego durumunda ayrıca yaratıcılık, merak, keşif, öğrenme arzusu, deneyimlemek, dokunmak, hissetmek dürtüsü ve ilk keşiflerin yaşattığı saf duygular da mevcuttur. Küçük çocuğun yaşamındaki ilkler, bahçe hortumundan ilk su içiş, elektrik düğmesini çevirince ışıkların söndüğü anı ilk kez yaşamak, ilk köpük banyosunda denizaltıcılık oynamak gibi durumları tekrar tekrar yaşamak Çocuk ego durumunun kayıtları arasındadır (Harris, 2014).
Çocuk ego durumu kişiliğimizin az gelişmiş veya çocuksu yanı olarak değerlendirilmemelidir. Kişilerin yaşı, eğitim düzeyi, cinsiyeti ne olursa olsun her birey Çocuk ego durumunu sergileyebilir (Dökmen, 2009).

Yapısal Çözümleme
Bir ego durumundaki duygu, düşünce ve davranış örüntüsünü tanımlama ve diğer ego durumlarından ayırt etme işlemine yapısal çözümleme denir. Ego durumlarının içeriği ile ilgilenen yapısal çözümleme, birinci düzeyde yukarıda ifade edilen ego durumlarının açıklamalarıyla ilgilidir. İkinci düzey yapısal çözümlemede daha ayrıntılı bilgilerle çalışılmaktadır. Ego durumlarının ileri düzeyde analizi yeni ego durumlarının varlığını ortaya koymaz çünkü bunlar var olan ego durumlarının alt parçalarıdır (Nelson-Jones, 1982).
Birinci düzey yapısal çözümlemede E, Y ve Ç olarak gösterilen ego durumları ikinci düzey yapısal analizde sırasıyla E2, Y2 ve Ç2 olarak ifade edilir.

Fonksiyonel Çözümleme
Yapısal çözümleme ego durumlarının içeriği ile ilgilenirken; fonksiyonel
çözümleme ise bu içeriğin kişinin hem içsel hem de diğer insanlarla iletişimindeki
süreci üzerinde durur. Bundan dolayıdır ki fonksiyonel çözümleme günlük yaşamda
dışarıdan gözlenebilen durumlarla ilişkilidir. Stewart ve Joines (1987) yapısal
modeli saklanan anıların ve stratejilerin bir sınıflaması olarak değerlendirirken,
fonksiyonel modeli ise gözlenen davranışların sınıflandırılması olarak ele almıştır
(Akt. Akkoyun, 2001).
Tıpkı birinci düzey yapısal analizde olduğu gibi birinci düzey fonksiyonel analizde de ego durumları Çocuk, Ebeveyn ve Yetişkin olmak  üzere üçe ayrılır. İkinci düzey Fonksiyonel Çözümlemede ise Ebeveyn ego durumu “Eleştirel Ebeveyn Ego Durumu” ve “Koruyucu Ebeveyn Ego Durumu”; yine Çocuk ego durumu “Doğal Çocuk Ego Durumu” ve “Uygulu Çocuk Ego Durumu” olarak ikiye ayrılırken, Yetişkin ego durumu ise herhangi bir bölüme ayrılmadan ”Yetişkin Ego Durumu” kalarak toplam beş ego durumu bulunmaktadır.

Eleştirel Ebeveyn ego durumu, toplumsal değerleri korumaya, bu değerlere uymayanları eleştirmeye ve gerektiğinde cezalandırmaya yönelik mesajlarla ilişkilidir. Birey sadece başkalarını değil kendisini de eleştirebilir veya cezalandırabilir. Birey kişiliğinin bu ego durumunu kullanarak, çevresinden özellikle de anne-babasından öğrendiği ve doğru olarak kabul ettiği toplumsal kuralları yaşatmayı ve gelecek kuşaklara aktarmayı amaç edinir. Eleştirel Ebeveyn ego durumu bireyin iletişimde yargılayıcı, güçlü, cezalandırıcı, görev yükleyici, inatçı, ilkeli, talep edici, kuralcı, eleştirici bir tutum ve davranış içerisinde olmasına neden olur (Akkoyun, 2001; Dökmen, 2009). “Büyüklerin karşısında bacak bacak üstüne atılmaz.”, “Bir daha benimle böyle konuşursan fena olur.”, “Daha yaşın kaç sen bunu nerden bileceksin.”, “Sınıfta Yetişkin Ego Durumu Uygulu Çocuk Ego Durumu Doğal Çocuk Ego Durumu Eleştirel Ebeveyn Ego Durumu Koruyucu Ebeveyn Ego Durumu sadece benimle konuşacaksın diğer gruba selam bile vermeyeceksin.” türündeki mesajlar bu ego durumunu ortaya koyan ifadelerdir.
Eleştirel Ebeveyn ego durumu diktatör, otoriter, talep eden, baskın, kusur bulan, zorlayıcı, hoşgörüsüz, dır dır eden, dik kafalı, ön yargılı, sert, ciddi gibi kişiliğe atfedilen sıfatlarla ilişkilidir (Williams ve Williams, 1980).

Koruyucu Ebeveyn ego durumu, çevremizdeki kişilerin yaşlarının kaç olduğu gözetilmeksizin onların sağlığını ve çıkarlarını korumaya yönelik mesajlarla ilişkilidir. Koruyucu Ebeveyn ego durumu bireyin iletişimde anlayışlı, cana yakın, ilgili, özen gösterici, bağışlayıcı, destekleyici, izin verici, endişeli, vefakâr, güvenilir, yardımsever, koruyucu, fedakâr, başkaları için bir yapma tutum ve davranışları içinde olmasına neden olur (Akkoyun, 2001; Dökmen, 2009). “Okulda beslenmeni yapmayı unutma.”, “Sen bugün çok kötü görünüyorsun ben senin yerine bu işi tamamlarım.”, “Hava yağmurlu arabayı dikkatli kullan.”, “Okuldan sonra sinemaya gideceğiz sen de bize katılsana.” türündeki mesajlar bu ego durumunu yansıtan ifadelerdir. Kişiliğimizin hem Koruyucu hem de Eleştirel Ebeveyn ego durumları çevremizdeki kişilere nasıl davranmaları gerektiği konusunda öğütler, emirler veren bölümleridir. Bireyler bu ego durumlarından başkalarına mesajlar göndermekle beraber küçük yaşlardan itibaren hayatlarında otorite olarak kabul ettikleri kişilerden aldıkları ve belleklerine yerleştirdikleri mesajları, emirleri kendilerine de tekrarlayabilirler. Örneğin, bireyler çoğunun kaynağını hatırlamadıkları “Vaktini boşa harcama.”, “Derli toplu ol.” türünden mesajları kendilerine yollayıp bunlara uymadıklarında huzursuzluk hissederler. Kökeni Ebeveyn ego durumları olan mesajlar bazen geliştirici, bazen kısıtlayıcı, hatta yanlış olabilir (Dökmen, 2009). Koruyucu Ebeveyn ego durumu şefkatli, düşünceli, hoşgörülü, cömert, nazik, yardımsever, kibar, takdir eden, sempatik, anlayışlı, bencil olmayan, sıcakkanlı gibi kişiliğe atfedilen sıfatlarla ilişkilidir (Williams ve Williams, 1980). Yetişkin ego durumu, temelde bireyin diğer iki ego durumunun ihtiyaçlarını karşılamaya yarar. Yetişkin ego durumundan yargılayıcı veya duygusal değil aklımızın onay verdiği gerçekçi mesajlar iletilir. Şimdi ve burada odaklı Yetişkin ego durumu kişiliğin olguları, verileri, gerçekleri değerlendirerek tepkide bulunan yönüdür. Gerçeğe uygun ve problemleri çözmeye yönelik davranışların kaynağıdır.
Nöro-fizyolojik kaynaklı bağımsız olarak çalışan Yetişkin ego durumu, kendi kendini harekete geçirememekte diğer ego durumlarının uyarmalarıyla harekete geçmektedir (Akkoyun, 2001; Dökmen, 2009). “Gökyüzü siyah bulutlarla kaplı yağmur yağabilir.”, “Verimli ders çalıştığın takdirde başarılı olabilirsin.”, “Dakikada yüz adım atıyorsan iki bin adım için yirmi dakika yürümelisin.”, “Bu ilaçtan günde üç tane alman gerekiyorsa sekiz saat ara ile almalısın.” türünden mesajlar Yetişkin ego durum kökenli tepkilerdir. Yetişkin ego durumu dikkatli, becerikli, açık fikirli, etkili, sağduyulu, mantıklı, sistemli, düzenli, dakik, tutarlı, gerçekçi, akılcı, heyecansız gibi kişiliğe atfedilen sıfatlarla ilişkilidir (Williams ve Williams, 1980).

Doğal Çocuk ego durumu, kişiliğin eğitilmemiş yanını temsil eder ve Doğal Çocuk ego durumundan bireyin kendi fiziksel ihtiyaçlarını gözeten, spontan, içinden geldiği gibi davranan, sezgilerine güvenen, duyguları ve eğlenceyi ön planda tutan, kurallara esnek davranan mesajlar iletilir (Dökmen, 2009; Kuzgun, 2013). Doğal Çocuk ego durumunun baskın olduğu bireyler kendini kontrol edemeyen ve şımarık olarak nitelendirilen kişilerdir (Kuzgun, 2013). Doğal Çocuk ego durumu, dünyadaki ebeveyn figürlerine tepkide bulunmaktan uzak durarak meraklı, sempatik, içinden geldiği gibi hareket eden tavırlar sergiler (Akkoyun, 2001). Doğal Çocuk zevkine düşkündür, sürekli kendisiyle ilgilenmekten hoşlanır. “Vay be!”, “Hadi!”, “Seninle konuşmak istemiyorum canım böyle istiyor.”, “Öğretmenim artık derse ara versek.”, “Şu film çok güzele benziyor hadi sinemaya izlemeye gidelim.” türünden mesajlar bu ego durumundandır. Doğal Çocuk ego durumu dünyayı doğrudan ve ani bir tarzla tecrübe ettiğimiz yanımızdır. Kendi Doğal Çocuk yanımızla iyi bir bağlantı kurmak, samimi bir ilişkiye sahip olmak için önemli bir unsurdur. Doğal Çocuk ego yanımızla daha az temas içerisinde olacak yolları benimsediğimizde yaşamımızda sahip olabileceğimiz samimiyet miktarını azaltırız (Solomon, 2003). Doğal Çocuk ego durumu maceracı, sevgi dolu, sanatçı ruhlu, enerjik, coşkulu, heyecanlı, şakacı, hayalperest, doğal, eğlence düşkünü, seksi, spontan, girişken gibi kişiliğe atfedilen sıfatlarla ilişkilidir (Williams ve Williams, 1980).

Uygulu Çocuk ego durumu, Doğal Çocuktan farklı olarak sanki ebeveynleri onu dinliyormuş veya kontrol ediyormuş gibi otoritenin istediği şekilde mesajlar 52 iletilir (Akkoyun, 2001). Ebeveyn bazen olumlu bazen de olumsuz iletişim kanallarıyla çocuğunu kendi istediği yönde davranmaya zorlar. Bunun karşısında çocuk zamanla içinden geldiği gibi davranmaktan vazgeçerek otorite figürlerinin istediği gibi biri olmaya yani “uygulu” olmaya başlar (Harris, 2014). Mantıklı veya mantıksız olsun otoritenin zorladığı eylemleri yapma eğilimi gösteren Uygulu Çocuk bazen de ebeveyn figürlerinin herhangi birini örnek alarak davranışlar sergileyebilir. Doğal Çocuk tepkileri hem şimdi-burada tepkisi olarak hem de geçmişteki bir tepkinin tekrarı olarak gözlenebilir, aralarındaki farklılık tepkinin başka bir kimseye uymaya yönelik olup olmamasıdır. Uygulu Çocuk ego durumu çalışkan, uslu ve asidir. Uygulu Çocuk, bazı durumlarda başkalarının beklentisine uymayarak isyankar bir tutum sergileyebilir. Bazı TA uzmanları İsyankar Çocuğu ayrı bir işlev grubu olarak sınıflandırabilmektedir (Akkoyun, 2001: 23). “Peki öğretmenim istediğiniz ödevi hemen yaparım.”, “Tamam arkadaşlar siz nerede isterseniz orada buluşalım.”, “Burası kütüphane sessiz olmalıyız.” gibi mesajlarla kendisi için önemli gördüğü kişilerin beklentilerine uygun davrandığı gibi; başkalarının ilgisini çekmeye çalıştığında veya içinde bulunduğu duruma daha fazla katlanamadığında istenilenin tam tersini yaparak sosyal engellere tepki göstererek yıkıcı olabilmektedir. Uygulu Çocuk ego durumu kaygılı, duygusuz, tartışmacı, küstah, sakar, şikayet eden, kafası karışık, bağımlı, telaşlı, utangaç, karamsar, sinirli gibi kişiliğe atfedilen sıfatlarla ilişkilidir (Williams ve Williams, 1980).

Ego Durumları Etkileşimi
Ego durumları olağan fizyolojik olgulardır. İnsan beyni ruhsal yaşamın düzenleyicisidir. İnsan beyninin ürettikleri ego durumları biçiminde düzenlenir ve saklanır. Her bir ego durumunun insan organizması için kendine özgü bir değeri vardır. Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk her üç kişiliğin görünümü de yaşamın sürdürülebilmesi ve yaşam açısından büyük önem taşır. İçlerinden biri çözümlemenin ve yeniden düzenlemenin ortaya koyduğu sağlıklı dengeyi bozduğunda bu önem ve değer kendini belli eder (Berne, 2001). Berne, tüm ego durumlarının sağlıklı fonksiyonellik için önemli olduğunu ve hiçbir ego durumunun doğası gereği olumlu veya olumsuz olmadığını vurgular (Williams ve Williams, 1980). Örneğin, bir çocuk bir karınca gördüğünde korkuyor. Bu çocuğun karşısındaki kişi, karıncaların zararlı olmadığı ile ilgili mantıklı bir açıklama yaparsa Yetişkin ego durumundan mesaj vermiş olur. Eğer bu kişi, öncelikle çocuğu sakinleştirmek için koruyucu bir tavır sergilemişse Koruyucu Ebeveyn ego durumundan; karıncadan korkulur mu? Şeklinde şakacı bir yaklaşım takınırsa Doğal Çocuk ego durumundan bir mesaj iletmiş olur. Burada sağlıklı mesaj kişinin o güne kadar edindiği birikimleri kullanarak duruma uygun ego durumunu seçmesi ve bu ego durumundan mesaj iletmesidir. Üç ego durumunu yerine ve zamanına göre kullanmak sağlıklılık işaretidir.
Ego durumları arasındaki sınırların aşırı katı veya geçirgen olması kişilerarası ilişkilerde bir takım sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir. Katılık bireyin ilişkilerde sadece tek bir ego durumu rolü sergilemesi iken; geçirgenlik ise, ego durumlarının birbirine bulaşması sonucu her bir ego durumunun kendi fonksiyonunu yerine getirememesidir (Dökmen, 2009). Diğer ego durumlarını koordine etmesi için Yetişkin ego durumundan yararlanılması önemlidir. Çünkü, Yetişkin ego durumu bizim bilgi işlem merkezimizdir. Bu ego durumu, gördüğümüz, duyduğumuz, düşündüğümüz bilgiyi doğru bir şekilde işleyebilen, sadece bizim önyargılı düşüncelerin ve çocuksu duyguların dışında gerçeklere dayalı problemlere çözümler üretebilen kişiliğimizin bir parçasıdır. Diğer ego durumları arasında yaşanan herhangi bir çatışmada kişinin yaşanan çatışmayı olumlu şekilde çözebilmesi için Yetişkin ego durumunun hakemlik yapmasına izin vererek sağlıklı çözüm yolları üretilebilir (Solomon, 2003). Örneğin, yarınki ders için yetiştirmek zorunda olduğumuz ödevimizi yapmak üzereyken arkadaşlarımızın bizi dışarıya oyun oynamaya çağırdıklarını düşünelim. Muhtemelen Doğal Çocuk yanınız “Bırak ödevi git dışarıda oyna ve eğlen diyor.” Aynı zamanda Eleştirel Ebeveyn yanımızdan ise kendimize “Vaktini dışarıda boşa harcama ödevini yapmalısın.” türünde mesajlar göndeririz. Yetişkin yanımıza kulak verdiğimizde ise Eleştirel Ebeveyn ve Doğal Çocuk yanımızdan gelen mesajları dikkate alarak muhtemelen “Zamanının bir kısmını bitirmek zorunda olduğun ödeve bir kısmını da arkadaşlarınla oyun oynamaya ayır.” diyecektir. Herhalde bu çözüm en akılcı ve gerçekçi olandır; çünkü her iki ihtiyacımızı da sağlıklı şekilde karşılamış olacaktır.

Transaksiyonlar
Sosyal iletişimin en temel birimi olarak ele alınan transaksiyon, Berne (1961) tarafından iki kişinin belli ego durumları arasında gerçekleşen, bir uyarıcı ve bir tepkiden oluşan bir iletişim birimi olarak tanımlanmıştır. Kişilerarası ilişkilerdeki transaksiyonların işlem ele alınarak incelenmesine ise Asıl Transaksiyonel Analiz denir. TA’da tanınma birimi olarak ele alınan stroke sosyal etkileşimin temel birimidir. Stroke alışverişi bir transaksiyonu oluşturur. Bundan dolayıdır ki, zamanı yapılandırma biçimleri transaksiyonlar olarak düşünülebilir. Transaksiyonlar esnasında herhangi bir anda bir kişinin üç ego durumundan birisine başat olarak enerji yüklenir veya katekt olur (Nelson-Jones, 1982).
Eric Berne (1961) tamamlayıcı, kapalı ve gizil olmak üzere üç farklı transaksiyonun var olduğunu belirtmiştir. Tamamlayıcı transaksiyonlar, iletişim içinde olan iki bireyden her birinin yalnızca bir ego durumundan hareket ettiği ve uyarıcıyı gönderen bireyin karşısındaki kişide hedeflediği ego durumundan tepki aldığı transaksiyonlardır. Tamamlayıcı transaksiyonlarda birey karşısındaki kişi hangi ego durumundan uyarıcı göndermişse o ego durumundan tepkide bulunur. Dokuz olası tamamlayıcı transaksiyon şekli vardır (EE, YY, ÇÇ, EY, EÇ, YE, YÇ, ÇE, ÇY).

                  
  
                                                                                          Uzm. Psk. Reyhan Nuray Duman


KAYNAKÇA
·         Akkoyun, F. (2001). Transaksiyonel analiz: Psikolojide işlemsel çözümleme yaklaşımı. Ankara: Nobel Yayıncılık.
·         Berne, E. (1961). Transactional analysis in psychotherapy. New York: Grove Press.
·         Berne, E. (1962). Classification of positions. Transactional Analysis Journal, 1(3), 23.
·         Berne, E. (1966). Principles of group treatment. New York Oxford University Press.
·         Berne, E. (2001). Hayat denen oyun (Çev. S. Sargut). İstanbul: Kariyer Yayıncılık.
·         Corey, G. (2009). Transactional analysis. http://www.acadiau.ca/.
·         Dökmen, Ü. (2009). İletişim çatışmaları ve empati. İstanbul: Sistem Yayıncılık.
·         Dusay, J. M. (1986). Transactional analysis. I. L. Kutash & A. Wolf (Eds.), Psychotherapist’s casebook (pp. 413–423). San Francisco: Jossey-Bass.
·         Dusay, J. M., & Dusay, K. M. (1989). Transactional analysis. R. J. Corsini (Ed.), Current psychotherapies (pp. 405–453). Itasca, IL: F. E. Peacock.
·         Harris, T. A. (2014). Ben ok’im – sen ok’sin (Çev. Ed. M. Şahin). İstanbul: Okuyan Us Yayıncılık.
·         Kaçar, B. (2008). Lise öğrencilerinin karar stratejileri ve transaksiyonel analiz ego (Ben) durumlarının bazı değişkenler açısından incelenmesi. Yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
·         Kuzgun, Y. (2013). Rehberlik ve psikolojik danışma. Ankara: Nobel Yayıncılık.
·         Nelson-Jones, R. (2012). Danışma psikolojisi kuramları (Çev. Akkoyun, F.). Ankara: Nobel Yayıncılık.
·         Solomon, C. (2003). Transactional analysis theory: The basics. Transactional Analysis Journal, (1)33, 15-22.
·         Stewart, I. & Joines, V. (1987). TA Today: A new introduction to Transactiional Analysis. England: Life Publishing. https://tr.scribd.com/doc/206144770/TA-Today.
·         Stewart, I. (2000). Transactional analysis counseling in action (2. bs.). http://books.google.com/books adresinden erişildi.
·         Williams, K. B. & Williams, J. E. (1980). The assessment of transactional analysis ego states via the adjective checklist. Journal of Personality Assessment, 44(2), 120- 129.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder