Obsesif
Kompulsif Bozukluk
Obsesyon sözcüğü, Latince kuşatma anlamına gelen
‘obsidere’ sözcüğünden gelmektedir. Obsesyonlar, benliğe yabancı (ego-distonik)
nitelikte olduğu için kişinin zihninden uzaklaştırmaya çalıştığı fakat aksine
zihin alanını işgal eden, ısrarlı ve zorlayıcı her türlü, düşünce, dürtü ya da
düşlemlerdir. Obsesyonlar, hastalar tarafından ‘takıntı, saplantı, evham ya da
vesvese’ gibi terimlerle tanımlanmaktadır.
Obsesif kompulsif bozukluk, kişinin sosyal ve
mesleki işlevlerinde belirgin bozulmaya yol açan, rahatsız edici, benliğe
yabancı, yineleyici ve bunaltı oluşturan düşünceler (obsesyon) ve bunaltıyı
gidermek için yapılan yineleyici davranış
ya da zihinsel eylemlerle (kompulsiyon) tanımlanan psikiyatrik bir
bozukluktur.
Obsesyonları olan kişi, genellikle bu düşüncelere,
dürtülere ya da düşlemlere önem vermemeye, bunları baskılamaya ya da başka bir
düşünce ya da eylemle bunları etkisizleştirmeye çalışır. Kompulsiyonlar, çoğu
kez obsesyonları etkisizleştirmek için yapılan, istenç dışı yinelenen
hareketler ya da zihinsel eylemlerdir. Kompulsiyonların amacı, anksiyete ya da
sıkıntıdan korunmak ya da bunları azaltmaktır. Birçok durumda kişi, obsesyona
eşlik eden sıkıntıyı azaltmak ya da korktuğu bir olay ya da durumdan korunmak
için bir kompulsiyonu yerine getirmeye zorlanmış gibi hisseder. Önce obsesyonun
doğurduğu rahatsızlığı azaltmak için başlar ancak bu durum denetlenemez bir
düzeye ulaşır ve bu yinelenen eylemin kendisi bunaltı yaratır. Kompulsiyonlar
dışarıdan gözlemlenebilen bir davranış şeklinde olabileceği gibi dışarıdan
gözlemlenemeyen zihinsel bir eylem biçiminde de olabilir.
Obsesif düşünceler ve kompulsif eylemler,
gündelik yaşamımızda düşüncelerimiz ve
davranışlarımız arasındaki normal geri bildirim ve denetim halkasının parçasıdırlar.
Ancak bu düşünceler ya da eylemler kişinin, günlük işlevlerini, mesleksel
verimliliğini, alışagelmiş olduğu etkinliklerini ya da diğer insanlarla
ilişkilerini etkileyecek düzeyde sık ve yoğun olduğu takdirde bir bozukluktan
söz edilebilinir ve OKB tanısı gündeme gelir. Bu bozukluk, genellikle süreğen
ve inatçı bir hastalık olduğundan, kişinin yaşamı kısıtlanır, verimi düşer,
çevresiyle ilişkileri sağlıklı yürüyemez. Kişi saplantılarının aklına gelmemesi
için ya da tekrarladığı eylemleri yapmamak için kendini zorlar fakat zorladıkça
obsesyonlar artar ve kompulsiyonlar çoğalır.
OKB, en yaygın dördüncü psikiyatrik bozukluktur. Hastaların %15’ inde mesleki ve toplumsal işlevsellikte bozulmanın süreç
içerisinde giderek arttığı bildirilmiş olup bu verilerle yeti yitimine en sık
sebep olan on tıbbi durumun arasında yer almaktadır. Kesin olmamakla birlikte
araştırmacılar OKB’nin yaşam boyu görülme sıklığının yüzde 1 ile 2 arasında
olduğunu belirtmektedir (Clark, 2004).
DSM-IV-TR’ye göre (APA, 2000) obsesyonlar, kişide
belirgin düzeyde sıkıntı yaratan, günlük yaşamla ilgili endişelerden farklı
istenmeden gelen, yineleyici ve sürekli düşünceler, dürtüler ya da
düşlemlerdir. Kişi, bu düşünceleri, dürtüleri veya düşlemleri kendi zihninin
bir ürünü olarak görür ve bunları engellemeye ya da baskılamaya çalışır. Kompulsiyonlar
ise obsesyonların yarattığı sıkıntıyı azaltmak amacıyla kişinin yapmaktan
kendini alıkoyamadığı tekrarlayıcı davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir. Bu davranışlar
ya da zihinsel eylemler etkisizleştirilmesi ya da korunulması istenen şeylerle gerçekçi
bir biçimde ilişkili değildir ya da aşırıdır (APA, 2000). DSM-IV-TR’ye göre kompulsiyonları
diğer tip tekrar eden davranışlardan (örn., patolojik kumar oynama, kleptomani,
bağımlılıklar) ayıran bileşen kompulsiyonların keyif verici olmamasıdır.
OKB tanısı konulabilmesi için obsesyonların ve/veya
kompulsiyonların varlığına ek olarak kişinin bunların aşırı ya da anlamsız
olduğunu kabul etmesi, obsesyonların ya da kompulsiyonların belirgin sıkıntıya
neden olarak kişinin zamanını boşa harcamasına yol açması (örn., günde 1
saatten daha uzun zaman alması) ve kişinin günlük işlerini, mesleki
işlevselliğini ya da ilişkilerini önemli derecede bozması, obsesyonel düşüncelerin
ya da kompulsiyonların içeriğinin başka bir Eksen I bozukluğu ile sınırlı
olmaması ve bir maddenin ya da genel tıbbi bir durumun yarattığı fizyolojik
etkilere bağlı olmaması gerekmektedir. Obsesyonların ya da kompulsiyonların
kişi tarafından aşırı ya da mantık dışı olduğunun kabul edilmesi ölçütünün
karşılanmadığı durumlar için DSM-IV-TR’de “içgörüsü az olan” bir alt tip
tanımlanmıştır (APA, 2000).
Epidemiyolojik çalışmalar, büyük bir fark olmamakla
birlikte kadınlarda erkeklere oranla OKB’nin biraz daha yüksek oranlarda
görüldüğünü ortaya koymuştur. OKB’nin başlangıç yaşı erkeklerde kadınlara göre
daha erkendir (Lochner ve Stein, 2001). Kapsamlı gözden geçirme çalışmaları da erkeklerde
OKB’nin daha erken başlangıçlı olduğunu desteklemektedir (Taylor, 2011). OKB’nin belirti kümeleri ve alt tipleri
cinsiyetlere göre incelendiğinde kadınlarda erkeklere oranla temizlik alt
tipinin, erkeklerde ise cinsel ve din içerikli obsesyonların daha sık görüldüğü
bulunmuştur. Sıralama/simetri, biriktirme alt tiplerinin, saldırganlık içerikli
obsesyonların ve kontrol etme kompulsiyonlarının erkeklerde daha fazla
görüldüğüne ilişkin çelişkili bulgular ortaya konmuştur. OKB’nin başlangıç
yaşına ilişkin çalışmalar hastalığın başlangıcının genellikle 18-24 yaşları
arasına denk gelen genç erişkinlik dönemi olduğunu göstermektedir.
OKB dereceli olarak yavaş bir şekilde ortaya
çıkabildiği gibi çoğu zaman stresli bir yaşam olayının sonucunda akut bir
başlangıç da gösterebilmektedir. Bu doğrultuda çalışmalar, OKB hastalarının
%50’sinden daha fazlasının belirli bir stresli olayın ardından (örn., travmatik
yaşantılar, sevilen birinin kaybı v.b) akut bir semptom başlangıcı
gösterdiklerini açığa çıkarmıştır (Oltmanns, Neale ve Davison,2003). Bulgular
ayrıca, hamilelik ve doğum sonrası dönemin bazı kadınlar için OKB’nin
başlangıcında bir risk faktörü oluşturduğunu ve OKB’nin başlangıcını tetiklediğini
göstermektedir.
OKB’de eş tanı oranlarının yüksek olduğu
belirtilmektedir (Clark, 2004). OKB tanısı alan kişilerin yüzde 90’ına yakın
bir oranının bir başka bozukluğun daha tanı ölçütlerini karşıladığı
görülmektedir. OKB ile eş tanılı olarak en sık görülen bozukluk grupları kaygı
bozuklukları ve duygudurum bozukluklarıdır.
Uzm. Psikolog Reyhan Nuray Duman