ŞEMA TERAPİ ve ERKEN DÖNEM UYUMSUZ ŞEMALAR
1.Şema Terapi Modeli
Şema Terapi Modeli klasik bilişsel-davranışçı terapi
yaklaşımının yardım etmekte zorlandığı kronik ve kişilikle ilgili sorunlara
sahip hastaları tedavi etme amacıyla Young ve arkadaşları tarafından
geliştirilen ve birçok farklı terapötik yaklaşımı özünde barındıran sistematik
bir terapi modelidir (Young, Klosko ve Weishaar, 2003).
Temelini bilişsel-davranışçı kuramdan alan şema terapi
modeli, psikolojik sorunların çocukluk ve ergenlik dönemi kökenlerine, duygusal
tekniklere, terapist hasta ilişkisine ve uyumsuz başetme tekniklerine daha
fazla odaklanmasıyla genel anlamda bilişsel davranışçı terapi yaklaşımının
genişletilmiş hâlidir ancak bilişsel-davranışçı kuramın dışında nesne
ilişkileri geleneği, Gestalt terapisi, yapısalcılık, bağlanma modeli ve psikanaliz
gibi farklı yaklaşımlardan da beslenen bütünleyici bir terapi modelidir (Martin
ve Young, 2010; Young ve ark, 2003).
Şema terapide bilişsel, duygusal, kişilerarası stratejiler
birleştirilerek çocukluk dönemindeki çekirdek duygusal ihtiyaçların
karşılanmamasından kaynaklanan ve erken dönemlerden bireyin güncel yaşamına
uzanan erken dönem uyumsuz şemalara odaklanılarak kişilerin temel duygusal
ihtiyaçlarını giderebilmeleri için uyumlu yollar bulmalarına yardım edilmesi
amaçlanır. Bu model, akut psikiyatrik sorunlar yerine tedavisi zor kabul edilen
süreğen kişilik düzeyindeki psikolojik bozuklukların tedavisinde
kullanılmaktadır
Modelin ortaya çıkış noktası kişilik bozukluklarının tedavi
edilmesi olsa da süreç içerisinde kullanım alanı genişleyen şema terapi, sadece
eksen II bozukluklarında değil aynı zamanda kronik kaygı bozuklukları, depresif
bozukluklar, yeme bozuklukları gibi eksen I bozukluklarının tedavisinde ve orta düzeyden ciddi dereceye uzanan çift ve
evlilik sorunları, örtük ve açık çatışmalar, iletişim sorunları, güven sorunları,
tatmin edici olmayan cinsel yaşam, öfkeli tepki örüntüleri, affektif bozukluklar,
ilişkide madde, cinsel ya da diğer bağımlılıklara bağlı etkileşimler, istismar edici
ve cezalandırıcı ilişki, çoklu aşk ilişkileri, kişilik çarpışmaları,
bağlanamama gibi geniş bir sorunlar yelpazesinde işe yarar görünmektedir
(DiFrancesco, 2009).
2. Erken Dönem Uyumsuz Şemalar
Şema terapi modelinin temelinde hatıraları, duyguları,
bilişleri ve bedensel algıları içeren; erken dönemde aile, kardeş ve akranlarla
işlevsel olmayan deneyimler sonucunda oluşan ve kişinin kendini ve diğerleriyle
olan ilişkilerini kavramsallaştırma şeklini kapsayan “şema” kavramı yer alır.
Kendilik anlayışının merkezinde yer alan şemalar ortaya
çıktıkları dönemde çocuğun yaşadıklarını anlamlı kılması ve acıyı engellemesi
gibi amaçlara hizmet etse de zaman içerisinde katı ve değişime dirençli
olmaları nedeniyle işlevsiz hale gelebilmektedir .
3. Erken Dönem Uyumsuz Şemaların Özellikleri
Erken dönem uyumsuz şemaların çoğu, çocukluk ve ergenlik
döneminde tekrarlayan zarar verici deneyimler sonucunda gelişmektedir . Ancak
her ne kadar erken dönem uyumsuz şemaların gelişmesinde çocukluk çağı
travmaları etkiliyse de her şemanın kökeninde bir çocukluk çağı travmasının yer
aldığı söylenemez (Young ve ark, 2003).
Çocukluk ve ergenlik döneminde temelleri atılan şemalar,
yetişkinlik döneminde yaşanan olaylarla tetiklenerek kişilerin düşünceleri,
hisleri, davranışları, diğerleri ile olan ilişkileri, kendilik algıları ve ruh
durumları üzerinde önemli bir rol oynamaktadır ve paradoksal bir şekilde
kişilerin niyet etmeden çocukluklarında onlara en çok zarar veren koşulları
yeniden yaratmalarına yol açmaktadır.
Erken dönem uyumsuz şemalar her ne kadar özyıkıcı ve acı
verici olsalar da kişilere rahat ve bilindik bir dünya sunmaktadırlar; bu
nedenle de kişiler şemalarını tetikleyen olaylara yakınlık duymaktadır Çünkü kişilerin
şemalarından vazgeçmeleri, kendilerinin kim olduğunu ve dünyanın nasıl bir yer
olduğunu bilmenin güveninden de vazgeçmeleri anlamına gelmektedir (Young ve Klosko,
2011).
Bu durum şemaların
değişmesini zorlaştıran sebepler arasında yer almaktadır. Kişiler çocukluk
dönemlerinde gerçekçi olan ancak artık yararlı bir amaca hizmet etmeyen
şemaları diğerleriyle olan ilişkilerinde var etmeyi sürdürdüklerinde şemaların
işlevsiz doğası en görünür hale gelmekte ve sorunun kendisini oluşturmaktadır
(Young ve ark, 2003).
Şemaların bir diğer özelliği boyutsal yapıda olmalarıdır;
bunun anlamı şemaların kişiden kişiye değişen düzeyde şiddet ve yaygınlık
göstermesidir. Şemanın şiddeti arttıkça, şemayı tetikleyen durumların sayısı ve
sonucunda ortaya çıkan olumsuz duygunun yoğunluğu ve süresi de artmaktadır
(Young ve ark, 2003).
4. Erken Dönem Uyumsuz Şemaların Kökenleri
Erken dönem uyumsuz şemaların gelişmesinde etkili olan
faktörler; çekirdek duygusal ihtiyaçlar, erken dönem yaşam deyimleri,
gereksinimlerin zarar verici biçimde engellenmesi şeklinde üç ana başlık
altında toplanmıştır (Young ve ark., 2009).
1) Çekirdek Duygusal İhtiyaçlar: Kişiden kişiye yoğunluğu farklılaşsa da
evrensel olan çocukluk dönemi duygusal ihtiyaçların karşılanmamasının, erken
dönem uyumsuz şemalara yol açtığı düşünülmektedir (Young ve ark., 2009). Bu
çekirdek ihtiyaçlar aşağıda sıralanmıştır;
i. Başkalarına güvenli bağlanma (güvenlik, istikrar, bakım
ve benimsenme)
ii. Özerklik, yetenek, olumlu kimlik algısı
iii. İhtiyaç ve duyguları ifade etme özgürlüğü
iv. Kendiliğindenlik ve rol yapma
v. Akılcı sınırlar ve özdenetim
Evrensel olduğu düşünülen bu çekirdek ihtiyaçların,
psikolojik açıdan sağlıklı bireyler tarafından uyumlayıcı şekilde giderildiği
varsayılmaktadır (Young ve ark., 2003).
2. Erken Dönem Yaşam Deneyimleri: Yetişkin yaşamda
aktive olan şemalar, erken dönemde ebeveynlerle yaşanan sahnenin bir benzeri
olduğundan, baskın olan şemaların kökenine bakıldığında çekirdek ailenin önemli
bir rolü olduğu görülmektedir
Young ve arkadaşları (2009), şemaların gelişiminde önemli
rolü olan erken dönem yaşantıları 4
kategori altında incelemişlerdir.
i. Gereksinimlerin zarar verici biçimde engellenmesi: Çocuğun,
ebeveynleri tarafından istikrar, anlayış ve sevgi gibi önemli gereksinimlerinin
karşılanmadığı ya da yeterince iyi deneyimlerin bulunmadığı durumu ifade
etmektedir. Bu durum sonucunda duygusal yoksunluk ya da terk edilme gibi
şemalar ortaya çıkabilir.
ii. Travmatize etme, örseleme ya da kurbanlaştırma: Fiziksel
ya da duygusal açıdan zarar gören ve kurban edilen çocuk güvensizlik/suistimal
edilme, kusurluluk/utanç, zarar görme karşısında incinebilirlik gibi şemalar geliştirebilir.
iii. Gereksinimlerin gerektiğinden fazla karşılanmaya çalışılması,
aşırı koruma: Ebeveynlerin çocukların ihtiyaç duyduğundan fazlasını
sağlaması durumunda çocuklar, hak görme/büyüklenmecilik şemalarını
geliştirebilirler. Ebeveynler, çocukların temel duygusal
gereksinimlerini karşılamak yerine onlara karşı aşırı müdahaleci ve
koruyucu olduğunda ya da ölçüsüz özerklik ve özgürlük sunduğunda ise
bağımlılık/yetersizlik gibi şemalar ortaya çıkabilir.
iv. Seçicici içselleştirme ya da önem verdiği kişilerle özdeşleşme:
Bu durum, çocukların ebeveynlerinin düşüncelerini, duygularını,
deneyimlerini ve davranışlarını seçici şekilde içselleştirmesi ya da onlarla
özdeşim kurmasını ifade etmektedir. Örneğin ailesinden şiddet gören bir çocuk,
karşı koyamayıp "kurban" rolüne girebilir ya da karşı koyup
özdeşleşerek "saldırgan" haline gelebilir.
3) Duygusal
Mizaç: Erken dönem çocukluk ortamının yanı sıra çocuğun sahip olduğu mizaç
da şema gelişiminde önemli ölçüde etkilidir. Kişiliğin biyolojik yönünü vurgulayan
çalışmaların da desteklediği gibi çocukluk dönemindeki mizaç özellikleri, zaman
içinde sabit hale gelmektedir .Gevşeklik-tepkisizlik, kötümserlik-iyimserlik,
kaygılı olma-dinginlik, obsesiflik-dağınık dikkat, pasifliksaldırganlık, sinirlilik-keyiflilik,
sakinlik-girişkenlik gibi mizaç alanları büyük oranda çocukluktan gelen ve
sadece psikoterapi ile değiştirilemeyen özelliklerdir.
Çocukluk dönemi yaşantıları ile etkileşim halinde olan
mizaç, aynı yaşam olayını deneyimleyen çocukların bu yaşantılardan farklı
şekilde etkilenmelerine ve her çocukta farklı başa çıkma mekanizmalarının
ortaya çıkmasına yol açabilmektedir (Martin ve Young, 2010). Erken dönem
yaşantıların duygusal mizacı büyük ölçüde baskılayabildiği durumların yanı sıra
mizacın da erken dönem yaşantılara baskın geldiği durumlar olabilmektedir.
Örneğin aşırı duygusal bir mizaca sahip bir çocuk, aile yaşantısına bağlı bir
neden olmadan psikopatoloji geliştirebilmektedir. (Young ve ark., 2003).
5. Şema Alanları ve Erken Dönem Uyumsuz Şemalar
Şema terapi modelinde erken dönem uyumsuz şemalar beş genel
başlıkta gruplandırılmıştır ve bu başlıkların altında on sekiz şema alanı yer
almaktadır. (Young ve ark., 2009).
Bu sınıflandırma, aşağıdaki gösterilmiştir.
Şema Alanları ve Şema Boyutları
*Kopukluk ve Reddedilmişlik Terk Edilme/ İstikrarsızlık
*Güvensizlik/Suistimal Edilme
*Duygusal Yoksunluk
*Kusurluluk/Utanç
*Sosyal izolasyon/ Yabancılaşma
*Zedelenmiş Özerklik Bağımlılık/Yetersizlik
*Hastalıklar ve Zarar Görme Karşısında Dayanıksızlık
*Yapışıklık/Gelişmemiş Benlik
*Başarısızlık
*Zedelenmiş Sınırlar Hak Görme/Büyüklenmecilik
*Yetersiz Özdenetim/Özdisiplin
*Başkalarına Yönelimlilik Boyun Eğicilik
*Kendini Feda
*Onay Arayıcılık/Tanınma Arayıcılık
*Yüksek Standartlar ve Bastırılmışlık Olumsuzluk/Karamsarlık
*Duygusal Baskılama/Ketleme
*Yüksek Standartlar/Aşırı Eleştiricilik
*Cezalandırıcılık/Acımasızlık
a) Kopukluk ve Reddedilmişlik
Bu alandaki şemalara sahip kişiler, diğerleriyle güvenli ve
tatmin edici bağlanma kuramamakta; istikrar, güven, bakım, empati, sevgi,
duyguların paylaşılması, ait olma, kabul ve saygı görme ihtiyaçlarının
diğerleri tarafından sürekli ya da öngörülebilir şekilde karşılanamayacağına
inanmaktadırlar.
Bu şema alanındaki kişilerin aileleri, genellikle tutarsız (terkedilme/istikrarsızlık),
kötüye kullanan (güvensizlik/suistimal edilme), soğuk (duygusal yoksunluk),
reddedici (kusurluluk/utanç) ya da dış dünyadan soyutlayıcıdırlar (sosyal
izolasyon/yabancılaşma). Bu alanda yer alan şemaların özellikle ilk dördü fazla
zarar görmüş şemalardır. Bu şemalara sahip kişilerin çoğu travmatik bir çocukluk
yaşamışlardır ve yetişkinlik dönemlerinde kendilerine zarar verici bir
ilişkiden diğerine aceleyle geçebilirler ya da tamamen yakın ilişki kurmaktan
kaçınabilirler.
Bu şema alanında Terk Edilme/ İstikrarsızlık, Güvensizlik/Suistimal
Edilme, Duygusal Yoksunluk, Kusurluluk/Utanç, Sosyal İzolasyon/Yabancılaşma
şema boyutları yer almaktadır.
b) Zedelenmiş Özerklik
Bu şema alanında yer alan kişiler, kendileri ve çevreleriyle
ilgili aileden ayrılabilmelerine, tek başına hayatta kalabilmelerine, bağımsız
bir şekilde hareket etmelerine ya da performans sergilemelerine engel olan
beklentilere sahiptirler. Kendilerine ait bir kimlik oluşturamazlar ve kendi
yaşamlarını kuramazlar, bireysel amaçlar koyamazlar ve gerekli becerilerde
ustalaşamazlar .Bu kişilerin aileleri genellikle tuzakçı, çocuğun kendine
güvenini küçümseyen, aşırı koruyucu ya da çocuğu aile dışında yeteneklerini
göstermesi konusunda yeterli şekilde teşvik etmeyen ailelerdir
Bu şema alanında Bağımlılık/Yetersizlik, Hastalıklar ve
Zarar Görme Karşısında Dayanıksızlık, Başarısızlık şema boyutları
yer almaktadır.
c) Zedelenmiş Sınırlar
Bu şema alanındaki kişiler içsel sınırlarda, diğerlerine
karşı sorumlulukları yerine getirmede veya uzun süreli amaç yöneliminde
eksiklik yaşamakta ve diğer kişilerin haklarına saygı duyma, diğerleriyle
işbirliği yapma, söz tutma, gerçekçi bireysel hedefler koyma ve bu hedeflere
ulaşma konusunda güçlük yaşamaktadırlar. Bencil, şımarık, sorumsuz veya
narsistik özellikler sergilerler Bu şema alanındaki kişiler genellikle uygun yüzleştirme,
disiplin verme, sınır koyma, karşılıklı bir tavır içinde işbirliği yapma ve amaç
belirleme yerine serbestlik, fazla müsamaha gösterme, yönetim eksikliği ve üstünlük
duygusu gibi özelliklerle karakterize ailelerde büyümüşlerdir.
Çocukluk döneminde herkes tarafından uyulan kurallara
uyması, başkalarını dikkate alması veya özdenetim geliştirmesi talep
edilmediğinden yetişkinlik dönemlerinde de dürtülerini dizginleyememekte ve
gelecek yararları uğruna hazzı erteleyememektedirler.
Bu şema alanında Hak Görme/Büyüklenmecilik, Yetersiz Özdenetim/Özdisiplin
şema boyutları yer almaktadır.
d) Başkalarına Yönelimlilik
Bu şemada arzulara, duygulara, diğerlerinin tepkilerine
aşırı önem verme; sevgi ve kabul görmek, duygusal bağı sürdürmek, tepkiden
kaçınmak için kendi ihtiyaçları yerine diğerlerinin ihtiyaçlarını karşılamaya
aşırı önem gösterme yer alır.
Genellikle kişiler kendi öfkelerini, doğal isteklerini ve
eğilimlerini bastırırlar ya da bunların farkında değillerdir
Bu şemada genellikle ailede koşullu kabul vardır ve
ebeveynlerin duygusal ihtiyaçlarına ve arzularına çocuğun biricik ihtiyaç ve
duygularından daha çok değer verilir. Bu şemaya sahip kişiler, çocukluk
dönemlerinde kendi doğal eğilimlerini takip etmediklerinden yetişkinliklerinde
de içsel olarak değil, dışsal olarak yönlendirilirler ve diğerlerinin
isteklerini takip ederler.
Bu şema alanında Boyun Eğicilik, Kendini Feda,
Onay Arayıcılık/Tanınma Arayıcılık şema boyutları yer almaktadır.
e) Yüksek Standartlar ve Bastırılmışlık
Bu şema alanındaki kişiler, sıklıkla mutluluk, kendini ifade
etme, rahatlama, yakın ilişkiler kurma ve sağlıklı olma uğruna spontan
duygularını, dürtülerini ve seçimlerini bastırmak için ya da katı,
içselleştirilmiş kurallara uymak veya performansları ve etik davranışları
hakkındaki beklentileri yerine getirmek için çaba gösterirler Bu şemaya sahip kişilerin ailelerinin tipik
özellikleri; katı, talepkar, kimi zaman da cezalandırıcı olmaları ile özdenetim
ve özveriye kendiliğindenlik ve memnuniyete göre daha çok önem vermeleridir. Bu
kişiler, çocukluk dönemlerinde oynamaları ve mutluluğu sürdürmeleri için teşvik
edilmek yerine olumsuz yaşam olaylarına karşı aşırı tetikte olmayı ve hayatı
kötü olarak görmeyi öğrendiklerinden, dikkatli olmazlarsa yaşamlarının
parçalanacağına dair karamsarlık, endişe ve korkulara sahiptirler .
Bu şema alanınında Olumsuzluk/Karamsarlık, Duygusal Baskılama/Ketleme,
Yüksek Standartlar/Aşırı Eleştiricilik, Cezalandırıcılık/Acımasızlık şema
boyutları yer almaktadır.
6. Şema Terapi Modeli ve Çift Terapisi
Günümüzde ilişkilerinde yaşadıkları sorunların çözümü için
bir uzmanın rehberliğine başvuran çiftlerin sayısı giderek artış göstermektedir
ve şema terapi yaklaşımı, çift ve evlilik sorunlarının çözümünde giderek daha
çok başvurulan bir yaklaşım halini almaktadır. Çift sorunlarını şema terapi
modeli çerçevesinde kavramsallaştırmaya çalışan çalışmaların sonuçları da şema
terapinin bu sorunların anlaşılmasında etkili bir yaklaşım olduğunu destekliyor
görünmektedir .
Aileleri ile negatif deneyimleri olan ve bu deneyimleri
erken dönem uyumsuz şemalar olarak içselleştiren kişiler, benzer olumsuz
etkileşimleri yetişkinlik dönemi ilişkilerinde de deneyimlemede yüksek risk
grubundadırlar ve odağında mahremiyet, şefkat, ilgi gösterme olan romantik
ilişkiler de bu şemaların sahnelenmesi için birincil hedef haline gelebilmektedir
.Erken dönem şemaların kendilerini sıklıkla gösterdiği romantik ilişkiler
içinde şemaların ihtiyaçları, eşler arası ilişki ile uyum göstermediğinde,
çiftler arasında çatışmalar doğmaktadır.
Örneğin hak görme şemasına sahip bir kişi her istediğinin
eşi tarafından karşılanmasını bekleyebilmekte ve bu olmadığında da kolayca
gücenip hızlıca öfkelenerek kırılabilmektedir Erken dönem uyumsuz şemalar, ilişkilerde yol
açtığı bu sorunlara ek olarak, kişilerin ilişkilerini ve yaşadıkları olayları
yorumlarken, yanlış anlama, çarpıtılmış tutumlar, yanlış varsayımlar, gerçek
dışı ve mantıksız arzu ve beklentiler olarak ortaya çıkan bir takım
yanlılıklara da yol açmaktadır ve bu yanlılıklar, çiftlerin ilişkisini
sarsmakta, evlilik doyumsuzluğunu şiddetlendirmekte, boşanmaya zemin
hazırlamaktadır .
Yaşadıkları ilişki sorunlarının çözümü için bir uzmanın
yardımına başvuran çiftlerle çalışan şema terapistlerinin, her iki danışanın da
şema kavramsallaştırmasını anlaması, şema çarpışmalarının nasıl olduğunun
farkına varması eşlerin uyumsuz şemalarında ve dolayısıyla düşüncelerinde
değişimler yaratarak evlilik ile ilgili beklentilerini dengelenmesi ve
mantıksız düşüncelere ve yanlış anlaşılmalara yol açan etmenlerin ortadan
kaldırılmasını sağlaması gereklidir .
Şema terapide çift sorunlarının çözümünde izlenen yol, her
eşin karşılanmamış ihtiyaçlarının kavramsallaştırması ile başlar ve çeşitli
karşılanmamış ihtiyaçların uyumsuz şemaları nasıl şekillendirdiğinin
anlaşılması ile devam eder. Daha sonra danışanın temel başa çıkma yöntemleri,
baskın modları, modlarının nasıl yön değiştirdiği ve şemalarını neyin
tetiklediği kavramsallaştırılır ve son olarak her bir eşin ihtiyaçlarının
dengeli, yargılayıcı olmayan, şefkatli ve ilgili bir şekilde karşılanmasına
yardım edilir .Süreç eşler için karşılıklı işlediğinde şema terapi eşlere
negatif etkileşimleri ve kişilik örüntülerini artan bir şekilde önleme ve
değiştirme imkanı verir; eşler, eş zamanlı bir şekilde yargılayıcı olmayan yeni
tutumlar kazanırken uyumsuz örüntülerden vazgeçer .
Uzm. Psikolog Reyhan Nuray Duman
Bütüncül Psikoloji
Danışmanlık ve Eğitim Merkez
Kaynakça
Martin, R., &
Young, J. (2010). Schema therapy. K. S. Dobson (Ed.), Handbook ofcognitive
behavioral therapiesiçinde, New York: Guilford Press.
Young, J. E.,
Klosko J. S. & Weishaar M. E. (2003). Schema therapy: A practitioner’sguide. New York: The Guildford Press.
Young, J. E.,
Kolosko, J. S., & Weishaar, M. E., (2009) Şema terapi. T. Özakkaş
(Ed.),(T.V. Soylu, Çev.) İstanbul: Litera.
Young, J. E.,
& Klosko, J. S. (2013). Hayatı yeniden keşfedin. (S. Kohen ve D.
Güler,Çev) İstanbul: Psikonet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder