ROMANTİK İLİŞKİDE DEPREM "ALDATMA ve
ALDATILMA"

Betzig'in (1989) evliliklerin sonlanması
konusunda 160 ülkede yapılan etnografik çalışmaların derlemesi evliliklerin
bitiminde aldatmanın en yaygın sebep olduğunu ortaya koymuştur. Türkiye
İstatistik Kurumunun 2006 yılında boşanma sebepleriyle ilgili yayınladığı
dosyada da aldatma/aldatılma boşanma nedenleri listesinin en başında yer
almaktadır.
Aldatmanın
ilişkilerdeki yaygınlığına rağmen konu ile ilgili çalışma sayısı yeterli değildir.
Çalışması zor ve yapılan çalışmalar sınırlı sayıda olsa da evliliklerin
bitmesinde önemli rol oynayan aldatma ve aldatmayla bağlantılı diğer konuların
araştırılmasına ve kişilik yapısı ve aldatma arasındaki ilişkiye odaklanan çalışmalara
gereksinim duyulmaktadır .
1. Aldatmanın Tanımı
Drigotas ve Barta
(2001) sadakatsizliği ikili bir ilişki bağlamı içinde taraflardan birinin duygusal
ya da fiziksel yakınlık düzeyini düzenleyen normları ilişki dışındaki biriyle ihlal
etmesi şeklinde tanımlamışlardır. Aldatma ortaya çıktığı tüm durumlarda her
eşin bireysel özelliklerinin, aile kökenlerinin etkisinin, ilişkisel
meselelerinin kişiye özgü olduğu ancak buna rağmen çeşitli aldatma
temsillerinde paylaşılan ortak faktörlerin de bulunduğu karmaşık ve çok yönlü
bir olgudur (Weeks, Gambescia, Jenkins, 2003).
2. Aldatmanın Sınıflandırılması
Humprey (1987)
aldatmanın sınıflandırılmasında çok boyutlu bir kıstas yelpazesi kullanarak
aldatmanın süresi, ilişkinin duygusallık düzeyi, cinsel içerik miktarı,
ilişkinin gizli ya da açık oluşu, eşlerden birinin ya da her ikisinin ilişkisi
olması ve eşlerin cinsel yönelimi şeklindeki altı ölçütten bahsetmiştir.
Lawson (1988)
aldatmayı paralel, geleneksel ve rekreasyonel olmak üzere üç gruba ayırmıştır.
Bu sınıflandırmaya göre paralel aldatma sadakatsizliğin eş tarafından bilinip örtük
şekilde onaylandığı durumu içermektedir. Bu aldatma türünde kimi durumlarda eşlerin
ikisi de evlilik dışı ilişkiye sahip olabilmektedir. Bir diğer aldatma türü
olan geleneksel aldatmada aldatılan eş olanlardan haberdar değildir,
sadakatsizliği onaylamamaktadır ve evlilik kurumu için bir saldırı olarak
görmektedir. Bu sınıflandırmada son tür olan rekreasyonel aldatmada eşlerin
evlilik dışı ilişkileri karşılıklı rızaya dayalıdır ve açık ilişki
özelliklerini taşır.
Levine (1998)
aldatmayı aşk ilişkisi, sadece cinsellik, idare etme ve hayali eş seksi olarak
dörde ayırmaktadır. Aşk ilişkisi duygusal bir bağlanmayla başlayıp zaman içinde
cinsel bir boyut kazanan ilişki anlamına gelmektedir. Sadece cinsellik,
herhangi bir duygusal bağlanmanın olmadığı, tarafların sadece cinsel yönden bir
ilişki içinde oldukları aldatmayı kapsamaktadır. İdare etme, kişinin daha iyi
bir başkasını bulana kadar geçici süreyle o durumda uygun olan kişi ile
yaşadığı cinsel birlikteliği içermektedir. Hayali eş seksi ise fotoğraf ve
video kullanımı, striptiz, mastürbasyon, telefon seksi, internet seksi gibi
çeşitli formları barındırmaktadır.
Subotnik (2007) de
benzer şekilde aldatmayı, ilişkinin içeriği üzerinden ele alarak dört gruba
ayırmıştır. Bu sınıflandırmaya göre ilk aldatma tipi duygusal içerikten yoksun olan
tek gecelik ilişkiler serisini veya çok sayıda aldatmayı içeren ve uzun yılları
geride bırakmış evliliklerde ortaya çıkabilen “aldatmalar serisi”dir. İkinci
aldatma tipi, ilişki uzun süreli olmasına rağmen duygusal bağın düşük seviyede
olduğu “kaçamak”tır. Bir diğer aldatma türü gerçek bir fiziksel temas olmadan
duygusal bir yakınlığın olduğu “romantik aşk aldatması”dır. Subotnik’in
sınıflandırmasındaki sonuncu aldatma türü kişinin duygu ikilemi gibi bir
nedenle bir karara varamadığı durumlarda ortaya çıkan “uzun süreli aldatma”dır.
Thompson (1984) da aldatmayı cinsel, duygusal ve hem cinsel hem duygusal olarak
3 kategoride değerlendirmiştir. Benzer şekilde Blow ve Hartnett (2005) da
aldatmayı duygusallığa dayalı, cinselliğe dayalı ve hem duygusallığa hem cinselliğe
dayalı olarak sınıflandırmıştır.
Solomon ve Teagno
(2011) aldatmayı ortaya çıkaran duyguları ele alarak farklı bir temelde
sınıflandırma yapmışlardır. Buna göre aldatma korkuya bağlı ortaya çıkan, yalnızlığa
bağlı ortaya çıkan, öfkeye bağlı ortaya çıkan olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Korkuya
bağlı ortaya çıkan aldatmada kişiler yakınlık, taahhüt, değersiz hissetme gibi sebeplerle
bir ilişki içinde yer almaktan korku duymaktadır. Bu nedenle de korkularının kaynağı
olan durumdan yani ilişkiden kaçmak amacıyla umutsuz girişimlerde bulunmaktadır
ve bu kaçış da sıklıkla aldatma şeklinde olmaktadır. Bir diğer aldatma çeşidi
olan yalnızlığa bağlı aldatmada kişiler bir süre sonra ilişkilerinde yalnız, eşlerinden
ayrı ve uzaklaşmış hissedebilirler. Kişiler bunu farkettiğinde bu konu hakkında
eşi ile konuşma, eşi ile daha fazla vakit geçirme, daha sevgi dolu ya da cinsel
açıdan daha istekli olma gibi yöntemlere başvurabilirler ancak kimi zaman bu
gibi yöntemler sorunun çözümünde etkili olmayabilmektedir. Bu gibi durumlarda
kişiler yalnızlıklarına iyi gelecek şeylere yönelebilmekte ve bir başka kişiye
aşık olabilmekte ya da bir başkasıyla ilişki yaşayabilmektedir.
Sınıflandırmanın son türü ve en ilkel olan öfkeye bağlı aldatmada öfkesi ile
başa çıkamayan kişiler ilişkilerinde yaşadıkları çatışmalar sonucunda ortaya
çıkan incinme ve öfke duygularını kontrol edemeyebilir hatta bu duygular onları
kontrol edebilir. Bunun sonucunda da intikam arzusuyla eşlerini incitecek bir
şeyler yapmak isteyebilirler ve aldatma da bu listenin ilk sıralarında yer
almaktadır.
Aldatmayı diğer
sınıflandırma yöntemlerinden farklı olarak psikanalitik bir perspektiften ele
alan Strean (1976) ise aldatmayı dört başlık altında ele almıştır; buna göre
aldatma ensestöz obje olarak eş, süperegoyla savaş, biseksüelliğin ifadesi,
ortak yaşama karşı savunma olarak sınıflandırılmaktadır. Ancak belirtmek
gereklidir ki bu sınıflandırmada bu dört grup birbirini dışlamak zorunda
değildir. Ensestöz eş kategorisinde eş bilinçdışında bakım verici, anlayışlı ve
rahatlatıcı olan güçlü ebeveyn gibi deneyimlenmektedir. Bu nedenle eşle cinsel
birliktelik ensest ve buna bağlı olarak yasak bir ilişki gibi algılanmaktadır.
Bu nedenle evlilik dışı birlikte olunan kişi aşk objesi olarak görülmektedir.
Süperegoyla savaş kategorisinde süperegonun buyrukları karşı tarafa
yansıtılmakta ve eş etik ve ahlakın simgesi olarak görülmektedir. Güçlü eşe karşı
bağımsızlık ise ancak sadakatsizlik eylemi aracılığıyla yapılan isyanla kazanılmaktadır.
Biseksüelliğin ifadesinde, biseksüel yönelimin bir yanı evlilik diğer yanı ise
aldatma aracılığıyla yaşanmaktadır. Ortak yaşama karşı savunmada, bağımlı iki kişi
zayıf kimliklerini onaylamak için birbirine yapışmakta ve her şeyi paylaşmaktadırlar.
Bu ilişki türünde her iki taraf da eleştiriye karşı oldukça hassastır ve diğeri
üzerinde güçlü olma ve kontrol sağlama arayışındadır. Aldatma da böyle bir ilişkide
ortak yaşam bağlarından kaçışı, diğeri üzerinde zaferi, özerklik girişimini
ifade etmektedir.
3. Aldatmada Risk Faktörleri
Aldatma bireysel
sorunlarda ya da bireysel istek ve ihtiyaçların ifadesinde bir başa çıkma
mekanizması olabileceği gibi ilişki sorunlarına bir tepki olarak da ortaya çıkabilmektedir,
ancak şunu belirtmek önemlidir ki aldatma sadece sorunlu ilişkilerde değil aynı
zamanda iyi giden ilişkilerde de kendini gösterebilir.
Evlilik
doyumsuzluğu ve aldatma arasında ilişki kuran çok sayıda çalışma bulunması bu
kavramın aldatmada öncelikli bir risk faktörü olduğunu düşündürmektedir. Ancak
ilişki doyumsuzluğunun aldatmanın nedeni olabileceği gibi sonucu olma ihtimali
de
Thompson (1983)
evlilik ve cinsellikle ilgili doyumsuzluğun; evlilikte yalnız hissetme,
duygusal özgürlük ihtiyacı, yabancılaşma, çevrede evlilik dışı ilişki yaşayan kişilerin
varlığı, cinsellik ve aşkı birbirinden ayırma gibi diğer olumsuz etkenlerle bir
araya geldiğinde evlilik dışı ilişki ile güçlü bir şekilde ilişkili olduğunu
ortaya koymuştur. Benzer şekilde Atkins ve arkadaşları tarafından yapılan bir
başka çalışma ilişki doyumunun aldatmayı güçlü bir şekilde yordadığını
bulgulamıştır. Çalışma sonuçları evliliğinde kendilerini “çok mutlu değil”
seçeneğinde konumlandıran katılımcıların ilişkilerinde kendilerini “çok mutlu”
nitelendirenlere oranla aldatmaya dört kat, “epeyce mutlu” seçeneğini
işaretleyen katılımcıların ise “çok mutlu” seçeneğini seçen katılımcılara göre
aldatmaya iki kat daha fazla meyilli olduğunu göstermiştir.
Glass and Wright (1985), aldatma ve evlilik
doyumsuzluğu ilişkisini cinsiyetler açısından ele almışlar ve çalışmalarında
evlilik dışı ilişki yaşayan kadınların erkeklerle kıyaslandığında
evliliklerinde daha fazla doyumsuzluk yaşadığını bulgulamışlardır. Aynı
çalışmanın sonuçlarına göre kadınlar için sahip oldukları ilişkideki duygusal
doyumdan daha fazla duygusal doyuma ulaşma arzusu motive edici bir sebepken,
erkekler için cinsellik evlilik doyumsuzluğuna göre daha fazla güdüleyici görünmektedir.
Aktarılan çalışma sonuçları, evlilik doyumsuzluğu ile aldatma arasındaki
ilişkinin varlığına dair düşünceyi destekler görünmektedir.
Evli bireylerde
cinsel aldatmayı yordayan değişkenler üzerine yapılan bir çalışmada evlilik
doyumu ve sosyodemografik değişkenlerin cinsel aldatma ile yüksek oranda ilişkili
olduğu bulunmuş; ayrıca nörotik kişilik yapısı, dini inanış ve hamilelik değişkenlerinin
de cinsel aldatmayı yordama gücününolduğu ortaya konmuştur
Yukarıda
yer verilen faktörlere ek olarak, diğer kişilere erişimdeki kolaylık ve
çeşitlilik gibi çevresel faktörler de aldatmada risk faktörleri arasında yer
almaktadır. Aldatma oranlarında kadın-erkek dağılımı arasındaki eşitsizliği
bunun üzerinden açıklayan ve erkeklerin tarihsel olarak kadınlara kıyasla iş hayatında
daha çok yer almalarına ve iş dolayısıyla daha çok kişiyle iletişime geçmelerine
bağlı olarak daha yüksek aldatma potansiyeline sahip olduğunu öne süren araştırmacılar
bulunmaktadır .Son yıllarda kadınların çalışma hayatında daha çok yer almaya
başlamasına bağlı olabilecek aldatma oranlarında cinsiyet dağılımı arasındaki
farkın azalması da diğer kişilere erişimin aldatma üzerinde etkili olabileceği
düşüncesini destekliyor görünmektedir. Kimi evlilik dışı ilişkiler önemli
psikiyatrik rahatsızlıklar, kişilik bozuklukları ya da parafili ile güçlü
derecede ilişkili olabilir. Örneğin hipomani, kokain bağımlılığı, psikopatik
kişilik, teşhircilik gibi bozukluklar kişilerin sadık kalma, sabır ve sorumluluk
kapasitesini zorlamaktadır (Levine, 1998).
Aldatmada
yatkınlaştırıcı faktörlerin yanı sıra engelleyici etkiye sahip faktörlerin de
bulunduğunu göstermektedir. Dini
inanışın cinsel aldatma konusunda engelleyici bir role sahip olduğu birçok
çalışmada desteklenmiştir.
4. Aldatmanın Sonuçları
Evlilik
sınırlarının bir çeşit ihlali olan aldatma ister açıkça var olan ister varsayılan
bir durum olsun, ilişki içerisinde verilen sözlerin bozulması ve hayallerin yıkılması
anlamına gelmektedir (Bischoff, 2003). Daha önce de belirtildiği gibi aldatma, evlilik
hayatının bozulmasının ve boşanmanın nedenleri arasında önemli bir yere sahiptir.
Her zaman boşanma ile sonuçlanmasa da aldatma daima ilişkileri etkilemektedir
ve çoğu çift için bu etki olumsuz ve acı verici olmaktadır (Blow, 2005).
Erkeklerin
eşlerinin kendilerini cinsel olarak aldattıklarından şüphelenmeleri ya da evlilik
dışı ilişkinin varlığından haberdar olmaları, kimi zaman aile içi şiddet ve
cinsel zorlamaya zemin hazırlayabilmektedir.
Aldatma, saldırganlık
gösterme gibi davranışsal sonuçların yanında üzüntü, öfke, kaygı, utanç, intikam,
incinme, kıskançlık, mahçubiyet gibi sıkıntı verici çeşitli duyguların kombinasyonunu
beraberinde getirmektedir .Aldatılan eşte, terkedilme tehdidi, ayrılma kaygısı,
genellenmiş kaygı gibi duyguları uyarmakta ve eski korkuların yeniden ortaya
çıkmasına sebep olabilmektedir ve eşe kaderinin kontrolünün kendisinin elinde
olmadığını hissettirerek gurur kırıcı olmaktadır (Levine, 2005). Aldatmada
ortaya çıkan acı verici duygular kimileri için başlangıçta yoğun olsa da zaman
içerisinde yok olmakta, kimileri içinse kişilerin kendilik kavramında kalıcı
yaralar bırakmaktadır. Ancak ne olursa olsun aldatma deneyiminin yaşattığı
acının tamamen silinemediği, geçmişte bir yerlerde gizlendiği ve bu olayı sindirmiş
görünen kişilerde bile tetikleyici durumların eski acıları hatırlatabildiği söylenebilir
(Blow, 2005).
Aldatmanın
öğreniliş şekli, olayın ilişki üzerinde yaratacağı etkide rol oynuyor
görünmektedir. Buna göre, eşi aldatma durumunda yakalama ve bir başka kişiden
aldatma ilişkisinin varlığını öğrenme ilişki kalitesinde en olumsuz sonuçları
yaratan ve affedilmesi en güç olan öğrenme türleridir. Bunlarla kıyaslandığında
ilişkiye dair sorular sorarak aldatmanın varlığını öğrenmek ilişki kalitesine
daha az zarar vermektedir ancak bu şekilde öğrenme de aldatan kişinin kendiliğinden
durumu itiraf etmesine göre daha zarar vericidir. Aldatma ilişkisini öğrenme
şeklini ilişkiyi bitiren bir sebep olarak değerlendirmeye gelince, eşin kendiliğinden
itirafı ilişkiyi en az bitiren öğrenme türüdür. Eşi yakalamadan sonra üçüncü
bir kişinin söylemesiyle öğrenme, genellikle ilişkiyi en çok bitirici etkisi olan
öğrenme türüdür.
Aldatma
ilişkisinin öğrenilmesi aldatılan kişinin dışında daha geniş bir çevrede sorunların
ortaya çıkmasına da zemin hazırlayabilmektedir. Örneğin çocuklarda, geniş ailede,
arkadaşlarda, aldatma ilişkisindeki kişilerde ciddi ızdıraplara yol
açabilmektedir. Çocuklar aldatmanın varlığını açıkça öğrenmeseler bile evdeki
iklimin değişimini farkederek bu duruma tepki verebilmektedir (Levine, 2005).
Aldatma aldatılan
eş üzerinde olduğu gibi aldatan taraf üzerinde de olumsuz durumlara yol
açabilmektedir. Aldatan eş hem etiketlendiğinden hem de ciddi boyutta yargılanmayla
karşılaştığından kayıp ve utanç duygularını bir arada yaşamaktadır(Levine,
2005).
5. Aldatma ile İlgili Çalışmalar
Evlilik dışı
ilişki yüzünden ilişkileri zarar gören ve çift terapisine başvuran kişilerin yaygınlığı
sebebiyle aldatma ile ile ilgili kavramların araştırılması oldukça önemlidir.Aldatma/aldatılma
evliliklerde sıkça rastlanan bir sorun olsa da konu ile ilgili çalışmaların
sayısı ortaya çıkış yaygınlığı ile orantılı değildir ve buna bağlı olarak da
aldatma yeterli boyutta anlaşılmamış bir kavramdır.
Kantarcı (2009),
aldatmanın önemli bir konu olmasına rağmen mahrem bir konu olmasından dolayı
çalışılmasının ve hakkında bilgi edinilmesinin kolay olmadığını ve bu nedenle
yapılan çalışma sayısının oldukça kısıtlı olduğunu söylemiştir.
Yapılan
çalışmalarda genellikle, kadınların daha çok duygusal, erkeklerin ise daha çok
cinsel aldatmaya meyilli oldukları görülmüştür (Atkins ve ark, 2001) ve bununla
paralel olarak da kadınların daha çok duygusal olarak aldatılmaktan, erkeklerin
ise cinsel olarak aldatılmaktan korktukları sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmalarda
yaygın bulgu erkeklerin kadınlara oranla eşlerini daha fazla aldattıkları
şeklinde olsa da aldatma ve cinsiyet değişkeni ilişkisini değerlendiren
çalışmalar içinde özellikle genç örneklemde cinsiyetlerdeki aldatma oranındaki
farkın azaldığını gösteren araştırmalar bulunmaktadır. 40 yaş altı grupta
cinsiyetlere göre aldatma oranlarını farklılaşmamaktadır. Aldatmayı daha çok
cinsel sadakatsizlik üzerinden tanımlayan erkeklerin eşlerini daha çok cinsel
yönden aldatması, bu yöndeki tetikleyicilerin daha kolay ve sık olarak ortaya
çıkmasına bağlanabilir. Bu açıklamaya alternatif olarak her iki cinsiyetin de daha
hassas oldukları alanda aldatmaya eğilim göstermesi nedeniyle arada bir
yansıtma süreci olabileceği ve kişinin eşiyle ilgili kıskançlığının kendi
aldatma eğiliminden kaynaklanabileceği düşünülmektedir (Harwood, 2009).
Hatamy, Fathi,
Gorji ve Esmaeily (2011), kaçıngan bağlanma stiline sahip kişilerin daha çok
aldatma ilişkisi yaşamaya meyilli olduğunu ve kaygılı ve güvenli bağlanma
stiline sahip olanların kaçıngan bağlanma stiline sahip olanlara göre ilişkilerinde
daha sadık olduğunu bulmuşlardır. Benzer şekilde Fricker'ın (2006) yaptığı bir
çalışmanın sonuçları kaçıngan ve kaygılı bağlanma ile aldatmanın yüksek düzeyde
ilişkili olduğunu -kaygılı bağlanma evlilik dışı davranışlar listesi ile,
kaçıngan bağlanma ise aldatmaya yatkınlık ölçeği ile pozitif ilişkili-
göstermektedir. Kantarcı (2009) bağlanma
stillerine göre aldatma eğilimleri ve çatışma yönetim biçimlerini incelemiş
güvensiz bağlanma stiline sahip kişilerin güvenli bağlanmaya sahip kişilere
göre aldatmaya daha meyilli olduğunu bulmuştur.
Treger ve Sprecher (2011), farklı aldatma
türlerine verilen tepkilerde bağlanma stillerinin etkisini araştırmışlar ve
bağlanma stillerinin, kişilerin hangi tür aldatmayı daha stres verici bulduğu
üzerinde orta derecede bir etkiye sahip olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Çalışma
sonuçlarına göre erkeklerde saplantılı bağlanma stiline sahip olma, güvenli,
korkulu ve özellikle kaçıngan bağlanmaya sahip olmaya göre duygusal aldatmayı
daha stres verici bulmayı yordamaktadır. Kadınlarda ise kaçıngan bağlanma tarzına
sahip olma, saplantılı ve korkulu bağlanmaya göre cinsel aldatmayı daha stres
verici bulmayı yordamaktadır. Bağlanma stillerinin ortaya çıkışında önemli rol
oynayan ebeveynlik stillerinin, aldatma, cinayet işleme, hırsızlık yapma gibi
risk almaya yönelik davranışlarla ilişkisinin incelendiği bir çalışmada
(Quinlan ve Quinlan, 2007), ulaşılabilir ve cevap verici ailelerde büyüyen
yetişkinlerin, evlilik dışı cinsel birlikteliğe tolerans gösterme oranının daha
düşük olduğu ve bebeklik döneminde babanın gösterdiği yakınlığın yetişkinlik
döneminde kişilerin aldatmaya yönelik tutumlarını olumlu yönde yordadığı
bulunmuştur.
Yukarıda aktarılan
çalışmaların sonuçlarından hareketle, aldatma bağlanma temelinde anlaşılabilir
görünmektedir.
Uzm. Psikolog Reyhan Nuray Duman
KAYNAKÇA
Atkins, D. C., Baucom, D. H., & Jacobson, N. S. (2001).
Understanding infidelity: Correlates in National Random Sample. Journal of
Family Psychology, 15 (4), 735-749.
Bischoff, R. J. (2003). Infidelity. Journal of Couple &
Relationship Therapy: Innovations in Clinical and Educational Interventions, 2
(4), 73-78.
Blow, A. J. (2005). Facing it head on: Helping couples move
through the painful and pernicious effects of infidelity. Journal of Couple
& Relationship Therapy: Innovations in Clinical and Educational
Interventions, 4 (2-3), 91-102.
Drigotas, S. M., & Barta, W. (2001). The cheating heart:
Scientific explorations of infidelity. Current Directions In Psychological
Science,10 (5), 177-180.
Harwood, K. (2009). Projecting infidelity: Does an
individual's experiences with infidelity affect their perception of their
partner's infidelity?Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, California
State University.
Kantarcı, D. (2009). Evli bireylerin bağlanma stillerine
göre aldatma eğilimleri ve çatışma yönetim biçimlerinin incelenmesi.
Yayımlanmamış yüksek lisans tezi,İstanbul Üniversitesi.
Levine, S. B. (1998). Extra marital sexual affairs. Journal
of Sex & Marital Therapy, 24 (3), 207-216.
Levine, S. B. (2005). A clinical perspective on infidelity. Sexual
and Relationship Therapy, 20 (2), 143-153.
Solomon, S. D., ve Teagno, L. J. (2011) "Making up
is hard to do" – Couples Therapy After Infidelity.
Treger, S., & Sprecher, S. (2011). The influence of
sociosexuality and attachment style on reactions to emotional versus sexual
infidelity. Journal of Sex Research,48 (5), 413-422.
Weeks, G. R., Gambescia, N., & Jenkins, R. (2003). Treating
infidelity: Therapeutic dilemmas and effective strategies. New York: W. W.
Norton.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder