ROMANTİK KISKANÇLIK
Ancak diğer yandan kıskançlık, yaşanış düzeyine bağlı olarak
ciddi ilişki sorunlarının ortaya çıkışına zemin hazırlıyor ve ironik bir
şekilde aslında korumaya çalıştığı ilişkiye ve aşka zarar veriyor
görünmektedir.
1. Romantik Kıskançlık Tanımı
Romantik kıskançlık kavramı farklı kişilere farklı anlamlar,
açıklamalar, tanımlamalar ve çeşitli imgeler çağrıştırmaktadır Bu kavram birçok
araştırmacı tarafından tanımlanmış ve bu farklı tanımlamaların gerçek ya da
algılanan bir kayıp ihtimali ile bir rakibin varlığı konusunda hem fikir olduğu
görülmektedir.
Yapılan bu farklı kavramsallaştırmalar çerçevesinde romantik
kıskançlık, önemsenen bir ilişkinin bitmesine ya da yapısının zarar görmesine neden
olabilecek gerçek ya da algılanan bir tehdit karşısında verilen olumsuz
karmaşık tepki olarak tanımlanabilir.
Romantik kıskançlık, ikili ilişki dışında yer alan üçüncü bir
kişiyle rekabeti içermektedir ve bazı konularda tercih edilen olma arzusuna
karşın, bir başkasının daha fazla tercih edildiği şüphesi sonucunda ortaya
çıkmaktadır. Ancak burada bahsedilen rekabet daha yüksek ya da daha düşük
statüye ilişkin sosyal mukayese anlamına gelmemektedir; buradaki rekabetin
kişinin sahip olduğu bir şeyi bir başkasının elde etmesi ihtimaline dayanan
bireysel bir rekabet var olduğu varsayılmaktadır.
2. Romantik Kıskançlığın Tetikleyicileri
Romantik kıskançlık; düşünsel, duygusal ve davranışsal
olarak normal boyutta olandan patojenik boyutta olana doğru yoğunluk,
devamlılık ve içgörü açısından farklılaşan bir yelpazeye sahiptir (Kingham ve
Gordon, 2004).
Romantik kıskançlık,
belli bir yatkınlık ile belirli bir başlatıcı olay arasındaki etkileşimin sonucudur
ve tetikleyici bir olay yaşanmadığı sürece kıskançlığa yatkınlık kendini
göstermeyebilir .Romantik kıskançlık bileşenlerinin ve yoğunluğunun her bireyde
değişiklik göstermesi gibi romantik kıskançlığı başlatan olayın düzeyi de kişiden
kişiye farklılaşmaktadır. Kıskançlığa yatkınlığı olağandışı boyutta yüksek olan
kişiler için yanından geçen etkileyici bir yabancıya atılan bakış kışkançlığı
başlatan olayken, çoğu insan için kıskançlığı başlatan olay, eşin gayrimeşru
ilişkisinin var olduğunun öğrenilmesi gibi daha ciddi bir durum olmaktadır.
Diğer yandan kıskançlığa yatkınlığı düşük olan kişiler için ise çok az olay
kıskançlık tepkilerini aktive etmektedir .
Çalışmalar son yıllarda kullanımı giderek artan sosyal
paylaşım sitelerinin de kıskançlığı tetikleyen faktörler arasında yer aldığını
göstermektedir .
Romantik kıskançlığa yatkınlık, yaşanılan kültürden, ailesel
yapıdan, aile diziliminden, yakın ilişkilerdeki bireysel deneyimlerden
etkilenmektedir.
Kişinin sahip olduğu bu özelliklere ek olarak romantik
kıskançlıkta, rakip kişinin bireysel özellikleri de rol oynamaktadır. Burada
rakibin sahip olduğu özelliklerin önemi, bu özelliklerin kıskançlık yaşayan
taraf için arzulanır olup olmamasına değil, eş tarafından ne ölçüde arzulanır
olduğuna dair inanışa bağlıdır; yani rakip kişi eş ile uyumlu olduğu oranda
tehdidi arttırmaktadır.
Sheets, Fredendall ve Claypool (1997) romantik kıskançlığı
tetikleyen faktörleri dört grupta toplamışlardır. Buna göre kişiler, eşleri bir
başka kişiye ilgi gösterdiğinde, bir başkası eşlerine ilgi gösterdiğinde,
eşleri geçmişte ilişki yaşadığı birisi ile iletişim kurduğunda ve eşin muğlak
davranışları karşısında kıskançlık yaşamaktadırlar. Bu sınıflandırmaya göre
romantik kıskançlığın tetikleyicileri kavramın tanımı ile paralel olarak eşin
kaybedilmesine yönelik endişe ve korku temelinde ortaya çıkıyor görünmektedir. Bu
düşünceyi destekler şekilde Ze-ev (1990) de bir duygu kümesini içeren romantik
kıskançlığın üç temel bileşenininden birinin eşi bir başkasına kaptırma korkusu
olduğunu belirtmiştir. Kıskançlık durumunda yaşanan korkunun kaynağı kişinin
tercih edilen pozisyonunu bir başkasına kaptırma ve yetersiz duruma düşme olasılığıdır
ve başka birinin daha fazla tercih edildiği hissi kıskançlığın acı verici doğasına
katkıda bulunmaktadır .
Kimi zaman da kişiler eşlerini niyetli bir şekilde
kıskandırma girişiminde bulunmaktadırlar. Sheets ve arkadaşları (1997)
tarafından yapılan çalışmada katılımcıların yaklaşık %75'i eşlerini kimi zaman
kıskandırma girişiminde bulunduklarını söylemişlerdir. Fleischmann, Spitzberg,
Andersen ve Roesch (2005) eşlerin karşı tarafı kıskandırmak için izledikleri
girişimleri arkadaşlarla eşi ayrı tutma, arkadaşlarla eşin dahil edilmediği
planlar yapma gibi davranışları içeren “ilişkisel mesafe koyma”; kendine
başkası göndermiş gibi çiçek gönderme, eşin bulması için sahte numaralarla
kendini arama gibi eylemleri kapsayan “görünürde flörtleşme” ve geçmiş
ilişkiler, diğerleri ve onların şimdiki ilişkileri hakkında konuşma gibi davranışları
barındıran “ilişkisel alternatifler” olarak sıralamışlardır. Bu girişimler ilişkilerinde
yetersiz hisseden kişilerin kendilerine olan saygı ve güvenlerini arttırma, ilişkide
güç dengesini değiştirme ve kontrol sağlama, intikam alma ya da eşlerine hala
arzulanır olduklarına dair mesaj verme (Buunk ve Dijkstra, 2006) gibi amaçlara
hizmet etmektedir.
3. Romantik Kıskançlığın Etkileri
Romantik kıskançlık ortaya çıkış şekline ve yaşanması durumunda
nasıl başa çıkıldığına bağlı olarak olumlu ya da olumsuz olarak
nitelendirilebilir. Örneğin, kıskançlık kimi zaman kişileri, ilişkilerini
tehdit eden durumlara karşı ilişkilerine sahip çıkmak adına harekete
geçirebilmektedir. Romantik kıskançlığı tepkisel, sahiplenici ve kaygılı olmak
üzere sağlıklı olandan sorun yaratıcı olana doğru sıralanan üç grupta ele
almışlar ve aşk ile ilginin bir simgesi olarak yorumlanabilecek tepkisel
kıskançlığın olumlu bir ilişki olgusu olarak kabul edilebileceğini öne
sürmüşlerdir. Kıskançlık çeşitlerinin ilişki yakınlığına etkileri üzerinden
değerlendirildiği bir çalışmada da (Attridge, 2013) araştırma bulguları ışığında
tepkisel kıskançlık iyi, sahiplenici kıskançlık ise kötü olarak nitelendirilmiş
ve tepkisel kıskançlığın ilişki yakınlığı ile doğru orantılı olduğu
bulunmuştur. Ancak romantik kıskançlık her zaman ilişki üzerinde olumlu etkiler
bırakacak düzeyde yaşanmamaktadır. Kıskançlığın sağlıksız bir boyutta yaşandığında
ilişkideki olumsuz faktörlerle doğru orantılı olduğu (Buunk ve Dijkstra, 2006)
ve evlilik sorunları ile boşanma nedenleri arasında önemli bir yere sahip
olduğu inkâr edilemez.
Romantik kıskançlık, ister gerçek ister algılanan bir kayıp
tehdidine verilmiş tepki olsun, ortaya çıkışının ardından bilişsel boyutta
ilişkiye zarar vermekte ve özgüvende hasara yol açmaktadır Özellikle sanrısal yapıda yaşanan kıskançlık
ilişki doyumsuzluğuna zemin hazırlıyor görünmektedir (Barelds ve Dijkstra,
2007).
Romantik kıskançlık genellikle kişilerde acı, korku, öfke,
üzüntü, haset, keder, küçük düşme, hiddet, nefret, tedirginlik, kendini
suçlama, utanç, mahçubiyet, hayal kırıklığı,güvensizlik, kendine acıma,
çaresizlik, rakiple kendini kıyaslama, tahihsizlik hissi gibi birçok olumsuz
duyguyu uyandırmaktadır
White and Mullen (1989) romantik kıskançlıkla bağlantılı
altı temel -aynı zamanda genel olarak olumsuz kabul edilebilecek- duygudan bahsetmiştir.
Bu duygular; nefret, iğrenme, kızgınlık, hiddet gibi duyguları içeren “öfke”;
kaygı, endişe ve üzüntüyü barındıran “korku”; depresyon ve
çaresizliği kapsayan “keder”; kırgınlık ve çekememezliği içeren “haset”;
şehvet ve arzuyu barındıran “cinsel uyarım”; pişmanlık ve utanma
gibi duyguların yer aldığı “suçluluk”olarak sıralanmıştır.
White ve Mullen'ın (1982) kuramını test etmeye yönelik bir
çalışmada kıskançlığın yarattığı olumsuz duyguların ne denli ağır olduğu ortaya
konmuştur. Çalışmanın sonuçlarında, sevilen kişiyi bir rakibe kaptırma
durumunda yaşanan yalnızlık ve özgüven
kaybı, diğer durumlardaki kayıplarla (trafik kazası, iş sebebiyle başkaol bir yere
taşınma, terkedilme ve başa birinin tercih edilmesi) kıyaslanmış ve bir rakibe
bağlı kayıp durumunda yaşanan özgüven kaybının ve öfkenin diğer durumlarla kıyaslandığında
en yüksek olduğu ortaya konmuştur (Mathes ve ark., 1985).
Bu bilişsel ve duygusal sonuçların yanı sıra, romantik kıskançlığın
olumsuz etkileri kimi zaman kendini davranışsal alanda göstermekte ve kişilerin
normalde yapmayacakları davranışları sergilemelerine neden olmaktadır (Carson ve
Cupach, 2000). Örneğin, bazı kişiler için yoğun kıskançlık duyguları, eşe
yönelik istismar edici ve şiddet içeren davranışlara yol açmakta hatta intihar ya da cinayet ile
sonuçlanmaktadır (Milroy, 1995; Block ve Block, 2012).
Son olarak, romantik kıskançlık çiftlerin cinsel yaşamı
üzerinde de olumsuz etkiler yaratmakta ve çiftler arasındaki uyumsuzluk, cinsel
işlev bozukluklukları gibi sorunların ortaya çıkışında rol oynamaktadır .
4. Romantik Kıskançlık Durumunda Verilen Tepkiler
Kıskançlık durumunda belirli bilişsel değerlendirmeler
yapılmakta, bu bilişsel değerlendirmelere aynı zamanda çeşitli duygusal tepkiler
eşlik etmektedir ancak kıskançlığın
sadece içsel bir yaşantı olduğu nadirdir. Kıskançlık, belli duyguları, belli
bilişleri, belli fiziksel belirtileri içeren içsel bileşenlerin yanında, içsel olanlara
göre dışarıdan daha açık görülen, eylemlerle ve kişilerarası iletişimle ifade edilen
dışsal bileşenleri de içermektedir .
Kıskançlığa verilen tepkilerin ele alınışı, kıskançlığın
normal/patolojik ya da olumlu/olumsuz olarak nitelendirilmesi, tepkilerin yoğunluğuna
ve kişilerin durumla nasıl başa çıktığına bağlı olduğundan önemlidir (Carson ve
Cupach, 2000).
White ve Mullen'a (1989) göre kişiler kıskançlığı
tetikleyici bir uyaranla karşılaştıklarında üç aşamalı bilişsel bir ön
değerlendirme sürecinden geçmektedirler; buna göre kişiler bir rakip ilişkinin
var olma potansiyelinin olup olmadığını değerlendirmekte, rakip ilişkisinin
gerçekten var olup olmadığını belirlemeye ve rakibin yaratacağı tehdidin
boyutunu tahmin etmeye çalışmaktadırlar (akt Guerrero, 1998).
Guerrero, Andersen, Peter, Spitzberg, ve Eloy, (1995),
kıskançlığın ifade edilişiyle bağlantılı on bir iletişimsel tepkiden
bahsetmişlerdir. İlk altısı iletişim kurmaya ya da iletişimi engellemeye
yönelik çabalardan oluşan tepkiler şu şekilde sıralanmıştır: engellenmişlik,
üzüntü ya da öfke gibi kıskançlıkla ilişkili duyguların sözel olmayan ifadesinden
oluşan “olumsuz duygulanımın ifade edilmesi”; duyguları ve endişeleri açığa
vurma gibi sorun çözme girişimlerini içeren “bütünleştirici iletişim”; bütünleştirici
iletişimin tersine eşe bağırma ya da kaba davranma gibi davranışları içeren
“dağıtıcı iletişim”; konuşmayı kapatma ya da kıskanç duyguların inkarı gibi
davranışları kapsayan “kaçınma/inkar”; eşe soğuk veya kötü bakma ya da olay
yerini öfkeyle terketme, eşi görmezden gelme gibi doğrudan olmayan fakat yine
de saldırgan davranışları içeren “aktif mesafe koyma”; tehdit etmeyi ya da
gerçek anlamda fiziksel şiddet uygulamayı içeren “şiddetli iletişim/tehdit”.
Geriye kalan kıskançlığın ifade ediliş şekilleri ise sıklıkla eşi hedeflese de
her zaman kıskanan ve kıskanılan kişi arasında doğrudan bir iletişimi
içermemektedir. Bu iletişim şekilleri şu biçimde sınıflandırılmıştır: eşi
gizlice gözetlemeyi, nerede olduğunu kontrol etmeyi içeren “gözleme/izleme davranışı”;
eşe çiçek yollama, kendisini daha çekici hale getirmeye çalışma gibi ilişkiyi
geliştirme için tasarlanmış eylemlerden oluşan “telafi edici yenileme
stratejileri”; eşin duygusunu manipule etmeye yönelik eylemleri kapsayan “manipulatif
girişimler”; rakiple iletişimi ve kişiyi eşden uzak durması için mümkün olduğunca
uyarmayı içeren “rakiple irtibat”; kıskançlığa karşılık olarak kapıları çarpma ve
nesneleri fırlatma gibi davranışların sergilendiği “şiddet davranışı”.
Feischmann ve arkadaşları
(2005) da kıskançlık durumunda verilen tepkileri nesneleri fırlatma, itme, vurma,
duvarı yumruklama, gözetleme, tehdit etme, hakaret etme, kapıyı çarpma gibi davranışları
içeren “saldırganlık”; daha az sevgi gösterme, sözel iletişim kurmama, kaba davranma,
iğneleme, küçümseyen yorumlar yapma, başkaları ile ilgilenme, etkilenmemiş gibi
görünme gibi davranışlardan oluşan “geri çekilme” ve mükemmel olmaya çalışma,
daha fazla ilgi gösterme, daha fazla vakit geçirme gibi davranışları kapsayan
“ilişkisel telafi girişimi” olarak sıralamışlardır. Bu gibi iletişimsel
cevapların kullanımının kişiden kişiye gösterdiği farklılıkta bağlanma stillerinin
etkili olabileceği düşünülmektedir. Çünkü bağlanma stilleri altında yatan zihinsel
modeller, duyguların deneyimlenmesini ve ifade edilmesini düzenlemektedir ve diğerlerine
yaklaşma ya da diğerlerinden kaçınma yönelimleri üzerinde etkili olmaktadır (Bowlby,
1969). Ayrılmaya ve kaybetme tehdidine verilen tepkiler, romantik ilişki dinamiğinin
bağlanma ile doğrudan ilgili özellikleri arasında yer almaktadır.
Ayrılma ve kayıp tehdidi çeşitli faktörlerin sonucu olabilse
de, kıskançlığın temelinde yer alan bir başka kişi için terkedilme ihtimali bu
tehdidin yaygın sebeplerden biridir . Kıskançığın deneyimlenmesi ve ifade
edilmesi ile bağlanma stili kategorilerinin ve boyutlarının bağlantılı olduğunu
düşünmek için bir çok neden vardır. Ayrılma tehdidinin ve ilişkisel değişimin
var olduğu özel bir durum olarak kavramsallaştırılabilecek olan kıskançlık
bağlanma sistemini aktive eden üzüntü veren ve endişeye yol açan bir durum yaratmaktadır.
Olası ayrılıktan ya da ilişkiyi sürdürme motivasyonundan veya isteksizliğinden
kaynaklanan bu düşünce ya da duygularla başa çıkabilmek için de kişilerin
bağlanma sistemi harekete geçmektedir (Guerrero, 1998).
Romantik kıskançlık durumunda verilen tepkiler, amaca
yönelik olarak da değişiklik göstermektedir. Buna göre kıskançlık yaşayan
kişinin tepkileri; ilişkiyi devam ettirme, özgüveni sürdürme, eşin kendisiyle
ve rakiple olan ilişkisine dair muğlaklığı ortadan kaldırma, ilişkiyi tekrar
gözden geçirme, intikam aracılığıyla eşitlik sağlama gibi amaçlara ve
duyguların yoğunluğuna bağlı olarak farklılaşmaktadır.
5. Romantik Kıskançlık ile İlgili Çalışmalar
Romantik kıskançlığın ortaya çıkışında etkili olan belirli
bilişsel süreçlerin bulunduğu düşünülse de ulaşılabilen çalışmalar arasında
romantik kıskançlığın bilişsel süreçlerle ilişkisini erken dönem şemalarla
ilişkilendirerek inceleyen çalışma sayısı oldukça kısıtlıdır. Romantik
kıskançlık ile erken dönem yaşantılar arasındaki ilişkiye yönelik çalışmaların
çoğunlukla bağlanma kuramı üzerinden yapıldığı görülmektedir
White ve Mullen (1989) bazı ilişkilerde sıkça yaşanan
romantik kıskançlığın kimi ilişkiler için yabancı olmasını, bağlanma temelinde
açıklamışlar ve bağlanma stillerinin altında yatan zihinsel modeller kişilerin
duygusal ifadeleri ve kişilerarası iletişimleri ile ilişkili olduğundan,
kişilerde kıskançlığın varlığının ve ifade ediliş tarzının bağlanma stillerine
göre değişiklik gösterdiğini öne sürmüşlerdir (akt. Guerrero, 1998).
Bununla paralel olarak Sharpsteen ve Kirkpatrick (1995) bağlanma
ve kıskançlığın en az dört ortak özelliği olduğunu vurgulamışlardır. Buna göre
bağlanma ve romantik kıskançlık, ilişkiyi sürdüren bir süreç olarak kavramlaştırılabilir;
sevilen birinden gerçek ya da olası bir ayrılma tarafından başlatılır; öfke,
korku, üzüntü gibi duyguları içeren benzer duygusal deneyimleri içerir; ve son
olarak da kendiliğin ve ilişkilerin zihinsel modeli tarafından düzenlenir.
İlgili çalışmaların sonuçlarına bakıldığında genel olarak
romantik kıskançlık ve bağlanma arasında bir ilişkinin varolduğu ortaya konmuştur.
Romantik aşkı bağlanma kuramı çerçevesinde kavramsallaştırdıkları
çalışmalarında, kaygılı/kararsız bağlanma stiline sahip bireylerin güvenli ya
da kaçıngan bağlanma stiline sahip olan bireylere göre romantik ilişkilerde daha
fazla kıskançlık sergilediği sonucuna ulaşmışlardır. Bu çalışma sonucuyla
tutarlı olarak Buunk (1997) kaygılı/kararsız bağlanma stiline sahip olan
kişilerin tüm kıskançlık türlerinde -tepkisel, önleyici ve kaygılı kıskançlık-
en kıskanç grup olduğunu ve bu grubu kaçıngan bağlanma stiline sahip olanların
izlediğini bulgulamıştır.
Knobloch, Solomon ve Cruz'un
(2001) çalışmasında da romantik kıskançlık deneyiminin kaygılı bağlanma ile ilişkili
olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Benzer şekilde Marazziti (2010) de, bağlanma ve kıskançlığın
alt boyutları arasındaki ilişkiyi incelemiş ve kaygılı bağlanma stilinin kıskançlığın
tüm alt boyutları ile ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Aynı çalışmanın sonuçlarına
göre kaçıngan bağlanma stili kıskançlığın özgüven, kaybetme korkusu ve şüphe
boyutları ile anlamlı düzeyde pozitif bir ilişki içerisindedir. Saplantılı
bağlanma stiline sahip olanlar güvenli bağlanma stiline sahip olanlarla
kıyaslandığında, kıskançlığın obsesyon, kaybetme korkusu ve kişilerarası
hassasiyet boyutlarından daha yüksek puan almışlardır. Bir başka çalışmada da
bağlanma kategorileri ve boyutlarının romantik kıskançlık deneyimi üzerinde
etkili olduğu ve kendiliğe dair daha olumsuz bir zihinsel modele sahip
kişilerin kıskançlığa daha yatkın olduğu sonucu elde edilmiştir. Çalışmalar
bağlanma stillerinin, kıskançlığı tetikleyen faktörler üzerinde de etkili olduğunu
göstermektedir.
Rydell ve Bringle (2007) bağlanma ve bireylerde tepkisel ve
şüpheci kıskançlığın farklılaşmasını araştırmış ve daha şüpheci kışkançlık
sergileyen kişilerin daha fazla güvensizliğe ve kaygılı ya da kaçınmacı
bağlanmaya sahip olduğunu ortaya koymuşlardır.
Uzm. Psikolog Reyhan Nuray Duman
Bütüncül Psikoloji Danışmanlık ve Eğitim Merkezi
KAYNAKÇA
Barelds, D. P.
H., & Dijkstra, P. B. (2007). Relations between different types of jealousy
and self and partner perceptions of relationship quality. Clinical
Psychology and Psychotherapy, 14 (3), 176-188.
Buunk, B.P.,
& Dijkstra, P. (2006). Temptations and threat:Extradyadic relationships and
jealousy. In A.L. Vangelisti,& D. Perlman (Eds), The Cambridge handbook
of personalrelationships içinde (s. 533–556). New York:
CambridgeUniversity Press.
Guerrero L. K.
(1998). Attachment-style differences in the experience and expression of romantic
jealousy. Personal Relationships, 5 (3), 273-291. Kingham, M., &
Gordon, H. (2004). Aspects of morbid jealousy. Advances in Psychiatric Treatment,
10, 207-215.
Mathes, E. W.,
Adams, H. E., & Davies, R. M. (1985). Jealousy: Loss of relationshiprewards,
loss of self-esteem, depression, anxiety, and anger. Journal of
Personality and Social Psychology, 48 (6), 1552-1561.
Sheets, V.
L.,Fredendall, L. L., & Claypool, H. M. (1997) Jealousy evocation, partner reassurance,
and relationship stability: An exploration of the potential benefits of jealousy.
Evolution and Human Behaviour, 18 (6), 387-402.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder