Transaksiyonel Analiz ve Ego
Durumları
Freudyen bir psikanalist
ve psikiyatrist olarak eğitim görmüş Eric Berne ve meslektaşları tarafından
geliştirilen “Transaksiyonel Analiz (TA)” ya da “İşlemsel Çözümleme Yaklaşımı”
bir kişilik ve psikoterapi teorisidir. İnsancıl bir yaklaşım olarak
Transaksiyonel Analiz, hem kişiliğin yapısal modelini hem de fonksiyonel
davranışsal bir model ortaya koyar (Berne, 1961, 1966, 2001). Psikanalizin
zaman alıcı, karmaşık ve danışanlarla iletişime geçmede zayıf olduğunu düşünen
Eric Berne, psikanalizden uzaklaşarak danışanlarının yaşamlarında önemli
değişimler yapmak amacıyla yoğunluğunu TA teorisine vermiştir. TA özellikle
grup tedavisi için geliştirilmiş kavramlar ve tekniklerle psikanalizin bir
uzantısı olarak gelişmiştir (Dusay, 1986).
TA’nın tarihsel gelişimi
dört aşamada ele alınabilir. İlk aşama, düşünme, hissetme ve davranma üzerine
açıklayıcı bir perspektif sağlayan ego durumlarının (Ebeveyn, Yetişkin, Çocuk)
Bern tarafından tanımlanmasıyla başlamıştır. Berne, danışanın sesi,
jest-mimikleri ve kelimeleri gibi şimdi ve burada fenomenini gözlemleyerek
kişiliği çalışmaya karar vermiştir. Eric Berne, bu gözlemlenebilir kriterlerin bireyin geçmiş tarihi hakkında sonuç
çıkarmak ve gelecek problemlerini tahmin etmek için bir temel sağladığını
düşünüyordu. İkinci aşama transaksiyonlara ve oyunlara odaklanır. Bu ikinci
aşama süresince, TA barındırdığı anlaşılır kavramlardan dolayı ve insanların
kendi oyunlarını tanıyabildikleri için popüler olmuştur. Bu aşamada duygulara
çok az önem verildiği için TA öncelikle bilişsel bir yaklaşım olarak
görülmüştür. Üçüncü aşamada, TA dikkatini yaşam yazgısına ve yazgı analizine
vermiştir. 1970’ten günümüze kadar ki olan zamanı kapsayan dördüncü aşama ise
Gestalt terapi, grup terapisi ve psikodramada da kendini gösteren tekniklerin
TA’ya dahil edilmesiyle karakterize edilir. TA bu süreçte daha aktif olarak ve
duygusal yapılara doğru hareket ederek bilişsel faktörlere ve iç görüye yaptığı
erken vurguyu dengelemeye çalışmıştır (Dusay ve Dusay, 1989).
Anti-deterministik bir
dünya görüşüne dayanan TA, insanoğlunun alışılmışın dışına çıkma ve yeni
amaçlar-davranışlar seçme kapasitesine sahip olduğu inancını benimser. Fakat,
bu durum bizim sosyal güçlerin etkisinden uzak olduğumuz anlamına gelmez. TA
bizim çevremizdeki önemli kişilerin talepleri ve beklentileri tarafından
etkilendiğimizi de kabul eder. Bu etkilenme özellikle bireylerin çevrelerindeki
kişilere daha yüksek düzeyde bağlı olduğu erken çocukluk döneminde alınan
kararlarda kendini gösterir. TA’ya göre bizler hayatta kalmak için hem fiziksel
hem de psikolojik olarak yaşamın bazı noktalarında kararlar alırız. Fakat
alınan bu erken kararlar gözden geçirilebilir ve sorgulanabilir ayrıca onlar
artık hizmet etmiyorlarsa yenileriyle değiştirilebilir (Corey, 2009).
Stewart’a (2000) göre
TA’nın felsefi varsayımları üç ifadeyle özetlenebilir:
1. Tüm insanlar iyidir.
Herkes bir değere ve saygınlığa sahiptir. Öncelikli olarak bu durum bir
davranıştan ziyade bir varoluş ifadesidir. Herkes ne yaparsa yapsın ya da kim
olursa olsun değerlidir. Her insanın eşit olduğuna inanmak herkese aynı tarzda
davranmak değildir ama herkesin varlığını kabul etmek demektir. Herkes insan
olarak bir diğerinden ne iyidir ne de kötüdür sadece farklıdır. Bu farklılıklara
rağmen her insan OKEY’dir.
2. Herkes düşünme
kapasitesine sahiptir. Önemli bir beyin hasarına sahip olmayan herkes
çevrelerindeki ve kendilerindeki değişimleri kavrayabilme kapasitesine
sahiptir. Tüm psikolojik sorunlar uygun yaklaşımla ve bireye gerekli bilgiler
verildiğinde kişinin kendisi tarafından çözümlenebilir.
3. Herkes kendi kaderini
kararlaştırır ve alınan bu kararlar daha sonra değiştirilebilir. İçinde
bulunduğumuz ortam ve kişiler bizim üzerimizde az ya da çok bir etkide
bulunabilir. Ancak koşullar ne olursa olsun nasıl bir tepkide bulunacağımıza
biz karar veririz.
Steiner’e (1979) göre TA
teorisi diğer kişilik kuramlarından şu üç temel farkla ayrılır (Akt. Kaçar,
2008):
1. Her birey duygusal
açıdan gelişmek ve özerklik kazanmak için bir potansiyele sahiptir.
2. Her birey karşı karşıya kaldığı durumlarda
bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde bir seçimde bulunur.
3. Her birey hayat
akışını değiştirme potansiyeline sahiptir.
Transaksiyonel Analiz’de
Eric Berne (1961) insan davranışının temelinde temas ihtiyacının olduğunu
belirterek teorisini buna dayandırmaktadır. Beslenmesinin, altının
değiştirilmesinin, okşama ve dokunma ihtiyaçlarının ihmal edildiği bebeklerin
psikolojik ve fiziksel gelişimlerindeki gerilikleri ve hatta ölümlü sonuçlanmaları
da fark ederek dokunmanın bireyler üzerindeki hayati değerini gözlemleyen
Berne, bunun temelde varlığın onanması ihtiyacını karşıladığını ileri
sürmektedir. Ona göre temas iletisi, sözlü veya sözsüz duyu organlarına hitap
edilen, bireyin varlığını onamaya yarayan bir mesajdır. Bu durum birisiyle
merhabalaşmak, konuşmak da olabilir; güzel bir resme bakmak, müzik dinlemek,
yiyecek yemek, bir grubun içerisinde bulunmak da olabilir. Davranışın ortaya
çıkmasında çok çeşitli unsurlar yatmakla birlikte bu unsurların temelinde
başkalarıyla ilişki kurma ihtiyacı yatar. İnsanlar biyolojik varlıklarını
sürdürebilmek için diğer insanlarla ve çevreyle fiziksel veya psikolojik temas
kurarak varlıklarının onanması ihtiyacını hissederler. Bebeklikte yaşam için
gerekli olan temel ihtiyaç daha çok sıvazlanmak iken zamanla bu durum yerini
dış çevreden uyarıcılar almaya ve psikolojik olarak sıvazlanmaya bırakır
(Akkoyun, 2001).
Berne herkesin gereksinim
duyduğu altı tür açlıktan bahsetmesine karşın günümüzde benimsenen sınıflamaya
göre uyarılma, tanınma ve yapılandırma olmak üzere üç tür açlığımız
bulunmaktadır. En temeli olan uyarılma açlığı, beynimizin belli bir bölgesinde
bulunan uyarılma sistemimizin düzenli olarak uyarıcılara ihtiyaç duymasıdır.
Tanınma açlığı, başkalarının bizim varlığımızı görmesi ve hissetmesi ihtiyacıdır.
Yapılandırma açlığı ise bireyin yaşama imzasını atarak kendi veya başkalarının
hayatında etki yaratabilme ihtiyacıdır (Akkoyun, 2001).
Zamanı veya yaşamı
yapılandırarak da yapılandırma açlığımızı gidermeye çalışırız. Berne’e göre
(1961) bir birey anını en pasiften aktife doğru sırasıyla geri çekilme, törenler, vakit geçirme, etkinlik, oyunlar ve samimiyet olmak üzere altı yoldan
birisini kullanarak yapılandırır. Geri çekilme, bireyin kimseyle
iletişim kurmadığı temas iletisi ihtiyacını kendi kendisiyle giderdiği durumdur.
Törenler, bireyin belli bir anı nasıl yapılandıracağını düşünmeye gerek
kalmadan kültürün bize sunduğu kalıplarla otomatik olarak bize ne yapılacağını
gösteren temas iletisi protokolleridir. Vakit geçirme, bireylerin
birbirlerinin psikolojik varlıklarını dikkate almadan yoğun temas iletileri
vermeksizin daha çok birbirlerinin fiziksel varlıklarını onaylayarak zamanı
yapılandırma şeklidir. Etkinlik, kişilerin ortak bir amaca yönelik
olarak etkileşim içinde çalışarak zamanı yapılandırmalardır. Oyunlar,
gizil bir mesajla başlatılarak sürdürülen ve farkında olmadan kişisel bir
programlamaya dayalı zamanı yapılandırma türüdür. Samimiyet ise en
doyurucu temas iletilerinin sağlandığı psikolojik oyunların var olmadığı zamanı
yapılandırma şeklidir.
Yapılandırma açlığı ile
uyarılma açlığı yaşama etkileri açısından eşdeğerdedirler. Uyarılma ve tanınma
açlığı duyusal ve duygusal açlıktan kaçma gereksinmesini açığa vuran ve kişiyi
biyolojik çürümeye sürükleyebilecek durumlardır. Yapılandırma açlığı ise
sıkıntıdan kaçma gereksinmesini açığa vurur.
Toplumdaki her bireyin
temel amacı diğer bireylerle karşılıklı ilişki yürütüp en yüksek doyumu elde
etmektir. Birey ne kadar çok girişken olursa o kadar fazla doyum elde edebilir.
Toplumsal ilişkiyle elde edilen doyumun bireye yararı aşağıdaki durumlarla
ilişkilidir (Berne, 2001):
1. Gerilimden kurtulma
2. Zararlı durumlardan
kaçınma
3. Okşanma
gereksinmesinin karşılanması
4. Yerleşmiş bir dengenin
sağlanması
Ego Durumları
Transaksiyonel Analiz
teorisinin ilk ortaya çıktığı zamanlarda, Berne insanları dinlerken ve
gözlemlerken onların değiştiğini fark etmiştir. Berne insanların kelime
dağarcıkları, yüz ifadeleri, el hareketleri, duruş ve bedensel işlevlerinin eş
zamanlı olarak tümden bir değişim yaşadığını gözlemlemiştir. Bu değişimler
sonucunda kişilerin yüzü kızarmakta, kalpleri hızlı çarpmakta ya da nefes
alımları hızlanmaktadır (Harris, 2014: 45). Bu tür değişimleri biz çevremizde
de gözleyebiliriz: Otobüsü son anda yakalayarak mutlu olan birinde, çok az bir
puanla taktir alamadığı için ağlayan bir ergende, istediği oyuncak alınmayınca
göz yaşlarına boğulan bir çocukta… Aynı biyolojik donanımlara sahip bu
kişilerdeki değişimler farklıdır. Peki içeride değişen nedir? Değişim dereden
başlayıp, nereye kadar gitmektedir? Teorinin başlarında Eric Berne’in peşinde
koştuğu bu sorular olmuştur.
Berne terapi süreçlerinde hastalarının üç
değişik ve belirgin kişiliğe büründüğünü gözlemlemiştir. Bunlar, ilk olarak duyguların
ön planda olduğu bir çocuk, sorgulanmayan bilgilerin var olduğu ebeveyn ve son
olarak mantıklı bir yetişkin. Berne daha sonraki çalışmalarında bu üç
durumun tüm bireylerde var olduğu varsayımını destekledi. Berne kişilerde
gözlemlediği bu üç farklı davranış ve biliş örüntülerini “ego durumları” olarak
nitelendirmiştir (Harris, 2014).
Berne (2001: 24), ego
durumunu fenomonolojik olarak uyumlu duygular sistemi ve uyumlu bir dizi
davranış biçimi şeklinde tanımlamıştır. Berne, kişiliği oluşturan üç ego durumu
tanımlamıştır: Birincisi uygulamada dışruhsal, konuşma dilinde “Ebeveyn Ego Durumu (E)” olarak
adlandırılan, ana-baba ilişkilerine benzeyen ego durumları; ikincisi,
uygulamada yeniruhsal, konuşma dilinde “Yetişkin
Ego Durumu (Y)” olarak adlandırılan ve gerçeğin nesnel olarak
değerlendirilmesine bağımsız olarak yöneltilmiş ego durumları; son olarak ise
uygulamada eskiruhsal, konuşma dilinde “Çocuk
Ego Durumu (Ç)” olarak adlandırılan, geçmişteki ilk çocukluk yıllarını
yansıtan davranışları sergileyen ego durumlarıdır.
Kişiliğin ayrı bir
yerinde bulunmayan ego durumları bir nesneden ziyade bir yaşantıya verilen
isimdir. Bu varoluş halleri rol değil psikolojik gerçekliklerdir. Berne’nin
“Çocuk, Ebeveyn, Yetişkin” kavramları Freud’un “İd, Süperego, Ego”
gözlenemeyen, varsayımsal kavramlarından farklı olup bireyde bireysel
kimlikleri ortaya koyan fenomenolojik gerçeklerdir (Berne, 1961). Durum
geçmişteki yaşantıların kaydedilmiş verilerin yeniden oynatılması ile üretilir
ayrıca gerçek insanları, gerçek zamanı, gerçek mekanı, gerçek kararları ve
gerçek duyguları barındırır. Her bireyin kayıtları kendine özgü olduğundan
dolayı ego durumlarının içeriği de her bireyde farklı olacaktır (Harris, 2014).
Yukarıda bahsedilmek
istenen gerçek, yaşam sürecindeki her bireyin belirli bir zamanda ve mekanda
Ebeveyn, Yetişkin veya Çocuk ego durumunu sergileyebileceğidir. Her birey kendi
anne ve babasının ego durumlarını kendi algıladığı biçimde bir dizi ego
durumunu içinde barındırır, konuşma diliyle “Her kişi kendi anne-babasını
içinde taşır.” diyebiliriz. Her birey uygun ego durumunu eyleme geçirebilirse
nesnel bilgi süreçlerinin üstesinden gelebilir, konuşma diliyle “Herkesin
yetişkin bir yanı vardır.” diyebiliriz. Ayrıca, her bireyin eski yılların
davranışlarını içinde taşıyıp uygun zamanda bu eski davranışların eyleme
geçtiğini, konuşma diliyle ise “Her birey içinde küçük bir kız ya da erkek
taşır.” ifadesini söyleyebiliriz (Berne, 2001)
Kaynak: Berne, 2001
Yukarıdaki şekilde, bir
bireyin tüm kişiliğini ortaya koyan Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk ego durumları
birbirlerinden belirgin biçimde, özenle ayrışmışlardır ve ego durumları çoğu
kez birbirine zıt tutumlar içindedirler. Ego durumları olağan fizyolojik olgulardır.
İnsan beyni ruhsal yaşamın organı ya da düzenleyicisidir. Onun ürettikleri ego
durumları biçiminde düzenlenir ve saklanır. Her türlü ego durumunun insan
organizması için kendine özgü bir değeri vardır. Kişiliği oluşturan her üç ego
durumu da yaşamın sürdürülebilmesi ve yaşam açısından büyük önem taşımaktadır.
İçlerinden biri sağlıklı dengeyi bozduğunda bu önem ve değer hemen kendini
belli eder. Ayrıca, üç ego durumu da sağlıklı ve verimli bir yaşam içinde eşit
yerlerini korurlar (Berne, 2001).
Ego durumlarını anlamak,
TA teorisini anlamak için temeldir. Ego durumları, bireyin kişiliğinin
yansıması olarak belirli bir zamanda ortaya çıkan düşünce, duygu ve
davranışlarla ilişkili bir üçlü takımdır. Tüm transaksiyonel analistler
kişiliğin önemli tarafını kapsayan ve TA terapisinin gerekli ve ayırt edici
karakteristikleri olarak görülen ego durumlar ile çalışır. Her bir birey
Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk temel ego durumu üçlüsüne sahiptir ve bireyler o
anki ego durumuyla davranış ahengi sergileyerek sürekli olarak bir ego
durumundan diğerine geçerler (Stewart ve Joines, 1987).
Duygu, düşünce ve
davranışları içeren ego durumları Berne (1961) tarafından “bir ego durumu,
fenomenolojik olarak belli bir duruma ilişkin duyguların tutarlı sistemi;
operasyonel olarak tutarlı davranış örüntüleri takımı; pragmatik olarak ise
ilgili davranış örüntüleri takımını güdüleyen duygular sistemidir.” şeklinde
ifade edilmiştir. Organik bir gerçekliğin psişik bir gerçekliğe dönüşmüş halini
ifade eden ego durumları, bireyin çevresiyle ilişkileri sonucu ortaya çıkan
kişisel yaşantılarından oluşur. Bu kişisel yaşantılarda bireyin benliğini
meydana getirir. Bireyin benliği her an değişiklik gösterebilir. Benlikteki bu
değişimlerde ego durumları olarak ortaya çıkmaktadır (Massey, 1996; Akt.
Akkoyun, 2001).
Berne (1961) üç ego
durumunun da bazı özellikler taşıdığını ifade eder:
1. Her bir ego durumu
ayrı organize olmuş davranışlar örüntüsü sergilediği için psiko-fizyolojinin ve
psiko-patolojinin olduğu kadar nöro-fizyolojinin de alanına girer.
2. Her bir ego durumu
bireyin içinde bulunduğu sosyal ortama göre davranışsal tepkiler sağlayabildiği
için uyum sağlayıcı özelliğe sahiptir.
3. Verilen tepkiler doğal
büyümenin ve önceki yaşantıların sonucu olarak uyarlanabilmektedir.
4. Yaşantılarla ilgili
fenomenlerde aracılık ederler.
Berne (1961) ego
durumlarının tanımlanabilmesi için yukarıda belirtilen dört özelliğin dikkate
alınması gerektiğini belirtmiştir. Klinik bir tanımlamanın ancak davranışsal,
sosyal, tarihsel ve fenomonolojik tanımlama sırasıyla gerçekleşebileceğini
belirtmiştir. Davranışsal tanımlama, bireyin kullandığı ses tonu, kelimeler,
beden duruşu, jest ve mimiklerinin dikkate alınmasıyla yapılan tanımlamadır.
Sosyal tanımlama, bireyin çevresindeki kişilerle etkileşimi incelenerek yapılan
tanımlamadır. Tarihsel tanımlama, bireyin geçmiş yaşamının araştırılmasıyla
gerçekleştirilen tanımlamadır. Fenomonolojik tanımlama ise bireyin kendi
yaşantısını inceleyerek geçmişte yaşadığı bir duygunun veya yaşantının benzer
bir olayda tekrarlandığının fark edilmesiyle gerçekleştirilen tanımlamadır. Ego
durumları yapısal ve fonksiyonel olmak üzere iki ayrı şekilde ele alınır. Ego
durumlarının içeriği ile ilgilenen yapısal çözümleme, duygu, düşünce ve
davranışların ego durumlarına göre analizini ele alırken; fonksiyonel çözümleme
ise bu içeriğin kişinin hem içsel hem de diğer insanlarla iletişimindeki süreci
üzerinde durur. Yapısal çözümlemede nadiren üçüncü düzey analiz yapılsa da
genel olarak hem yapısal hem de fonksiyonel çözümlemede birinci ve ikinci düzey
olmak üzere iki şekilde analiz yapılmaktadır. Birinci düzey yapısal ve
fonksiyonel çözümlemede ego durumları Çocuk, Ebeveyn ve Yetişkin olmak üzere
üçe ayrılır.
1. Ebeveyn Ego Durumu
Bireyin
yaşamında karşılaştığı ebeveyn figürlerinin duygu, düşünce ve davranış
örüntüleri takımıdır (Akkoyun, 2001). Kişiliğin Ebeveyn yönü Harris (2014)
tarafından, insanın kabaca yaşamındaki ilk beş yılı olarak değerlendirilen
çocukluk yaşlarında, sorgulamadan kabul edilen, dayatılmış olayların beyindeki
kayıtların muazzam bir koleksiyonu şeklinde kavramsallaştırılmıştır. Herkesin
yaşamının ilk beş yılında uyarıcıları aldığı bir ebeveyni olmuştur. Her birey
için ebeveyni kendine özgüdür ve ebeveyninin yaptığı her şey çocuk tarafından
yorumlanmadan, düzenleme yapılmadan, içselleştirilip kaydedilir. Sadece
annebabadan alınan veriler değil, aynı zamanda akranları ve diğer otorite
figürleri ile yaşadığı tecrübeler de ebeveynine kaydolur. Önemli olan, gelen
kuralların iyi veya kötü olması değil çocuk için güvenli bir kaynaktan gelip
olduğu gibi kaydedilmesidir. Çocukluk döneminde bu kayıt kesindir, kimse
bunları silemez ve bu kayıtlar hayat boyunca oynatılmaya hazırdır (Harris,
2014).
Kişiliğin bu yönünde, çocuğun anne-babasından
duyduğu tüm uyarılar, kurallar, kanunlar kaydedilir. Bu yolculuk çocuğun
anne-babasıyla ilk sözsüz iletişiminden başlayarak çocuğun kelimeleri anlayacak
hale gelene kadar sürer. Bu yolculukta ses tonları, yüz ifadeleri,
kucaklamalar, bağırmalar, hayır’lar gibi basit tepkilerin yanında; unutma
evlat, asla yalan söyleme, israf en büyük günahtır, bir erkeğe asla
güvenemezsin, eğer şunu şunu yaparsan lanetlenirsin, işleyen demir ışıldar,
merdivenin altından geçme gibi karmaşık bildirimler de kaydedici tarafından
sürekli kayıt altına alınır (Harris, 2014). Kişilikte bulunan ebeveyn verisinin
büyük bir kısmı insanın şimdiki yaşamında “Nasıl yapmalı?” sorusunun cevabı
niteliğindedir. Çiviyi nasıl çakmalı? Yatağı nasıl yapmalı? Çorba nasıl içilir?
Nasıl yapmalı verisi ebeveynlere bakılarak kazanılan geniş bir veri bankasıdır.
İleriki
yaşlarda Yetişkin ego durumu Ebeveyn verisini değerlendirebilecek kapasiteye
ulaştığında kullanılan eski yollar değişen gerçeğe daha kolay uyum
sağlayabilecek yenileriyle değiştirilebilir. Çocukluk yıllarında alınan talimatlar
katı ise eski verilerin yenilenmesinde güçlük yaşanacağı için işe yaramasalar
bile onlara daha çok bağlanılıp “ya böyle ya hiç” şeklinde bir davranış kalıbı
geliştirilebilir (Harris, 2014). Her insanın beyninde yaşama dair binlerce
kural kaydı olduğunu düşündüğümüzde kişiliğin Ebeveyn ego durumunun ne denli
muazzam bir veri deposu olduğunu ve bizim için değerini anlarız. Bu verilerin
çoğu “asla”, “her zaman”, “hiçbir zaman unutma” gibi şartlar ile
desteklenmiştir. Bu kurallar daha ileriki yıllarda ortaya çıkan
kompülsiyonların tuhaf ve eksantrik davranışların kaynağıdır. Ebeveyn verisinin
bir yük veya bir nimet olması bugüne uygunluğuna, Yetişkin ego durumu
tarafından güncellenip güncellenmediğine bağlıdır (Harris, 2014).
Ebeveyn veri deposunun oluşturulması için
anne-babaların dışında televizyon izleyen bir çocuk da gördüklerini kaydeder.
Seyrettiği şeyler öğrenilmiş bir hayat kavramıdır. Seyrettiği programlar şiddet
yüklü ise şiddeti, sevgi yüklü ise sevgiyi kaydedecektir. Eğer anne-babası da
şiddeti destekliyorsa o güne kadar biriktirdiği tüm haksızlıklara karşı şiddet
kullanmak üzere çifte izin almış olacaktır (Harris, 2014).
2. Yetişkin Ego Durumu
Şimdi
buradaki gerçekliğe uygun olan ve diğer iki ego durumundan bağımsız duygu,
düşünce ve davranış örüntüleri takımıdır (Akkoyun, 2001). Yaklaşık on aya kadar
çocuğun yaşamı çevresindeki uyarıcılara düşünmeden verdiği tepkilerden
oluşurken, artık onuncu aydan itibaren hareket edebilmenin gücünü
deneyimleyerek nesneleri idare edebilir, oyuncaklarını keşfe başlayabilir ve
kendini hareketsizliğin hapishanesinden kurtararak özgürleşebilir duruma
gelmektedir. Çocuğun kendi bilinci ile gerçekleştirdiği kendini gerçekleştirme
denemeleri Yetişkin ego durumunun başlangıcını oluşturur. Yetişkin ego durumu
ilk yıllarda kırılgandır, Ebeveyn ego durumundan gelen komutlar ve Çocuk ego
durumunun korkusu ile kolayca yenik düşer. Ama her şeye rağmen Yetişkin ego
durumu tüm engellere rağmen giderek olgunlaşır ve hayatta kalır. Öncelikle
uyaranı bilgi parçacıklarına bölmekle ilgili olan Yetişkin ego durumu veriyi
daha önceki deneyimlerini temel alarak işleyen bir bilgisayardır (Harris, 2014).
Kişiliğimizin
akılcı yanını oluşturan Yetişkin ego durumu algılama, bellekte tutma,
veri-işleme ve benzeri bilişsel faaliyetleri yerine getirir. Yetişkin ego
durumu sayesinde ne sadece toplumsal kuralları göz önünde bulundururuz ne de
sadece kişisel ihtiyaçlarımızı dikkate alırız; bu yanımız sayesinde yargılayıcı
ya da duygusal olmadan aklımızın onay verdiği davranışları sergileriz. Yetişkin
yanımız doğru ya da sempatik olmak yerine gerçekçi olmaya çalışır (Dökmen, 2009).
Yetişkin
ego durumunun en önemli işlevi Ebeveyn ego durumundaki veriyi incelemek,
doğruluğuna, bugüne uygunluğuna bakarak kabul etmek veya reddetmektir. Ayrıca,
duyguların bugüne uygunluğuna bakarak Ebeveyn ve Çocuk ego durumlarını
incelemek için özgür olmak ister. Örneğin, köpeğine araba çarpınca “Bana
doğruyu söylemişler sokakta arabalar tehlikeliymiş.” diyen bir çocuk Ebeveyn
ego durumunun verisinin güvenilir olduğunu anlar. Ebeveyn ego durumu
verilerinden hangilerinin geçerli hangilerinin geçersiz olduğuna ilişkin
saptama çalışmaları yapan Yetişkin ego durumu, aynı şekilde Çocuk ego durumu
verilerini de değerlendirip hangi duyguların ifade edilmesinin güvenli hangi
duyguların değil olduğunu inceler. Yetişkin ego durumu sürekli olarak eski
verileri inceler, incelediği verileri onaylar ya da reddeder ve gelecek
kullanım için yineler. Yetişkin ego durumu tarafından gerçekleştirilen bu işlem
sorunsuz yürüyorsa, öğretilen ile gerçek arasında çatışma çıkmıyorsa Yetişkin
ego durumu özgürdür ve yaratıcıdır. Yaratıcılık Çocuk ego durumunun olduğu
kadar Yetişkin ego durumunun da merakından doğar (Harris, 2014).
3. Çocuk Ego Durumu
Bireyin
yaşamın üstesinden gelebilmek için potansiyeli doğrultusunda kendisinin
oluşturmuş olduğu ve çocukluğundan izler taşıyan duygu, düşünce ve davranış
örüntüleri takımıdır (Akkoyun, 2001). Dış olayların kaydı Ebeveyn veri
bankasına kaydolurken aynı anda çocuğun görüp duyduğu durumlara verdiği
tepkilerden oluşan iç olayların kaydı da yapılmaktadır. Görülen, duyulan,
hissedilen ve anlaşılan veriler olan bu kayıtlar Çocuk ego durumunun
bünyesindedir. Yaşamının ilk yıllarında bağımlı, beceriksiz, sakar ve sözcük
dağarcığı zayıf olan küçük çocuk deneyimlerinde tepkilerinin çoğu duygularıdır.
Örneğin anne veya babası tarafından kendisine yöneltilmiş ters bir bakışın “Bu
benim hatam.”, “Yine.”, “Her zaman böyle olur.”, Hep de böyle olacak.”,
“Sonsuza kadar.” gibi kendisi hakkında vardığı yargılar olumsuz verilere
eklenecektir (Harris, 2014). Yaşamın ilk yıllarındaki bu çaresizlik döneminde
çocuk bir yandan öğrenmek, keşfetmek, bilmek, kırmak, duygularını ifade etmek,
hareket etmek ile ilgili tüm duyguları deneyimlemek isterken; bir yandan da
özellikle de ebeveynlerinin taktirini kazanarak ödül almak ister (Harris, 2014).
Yoğunluk
olarak duyguların yer aldığı Çocuk ego durumunda ayrıca yaratıcılık, merak,
keşif, öğrenme arzusu, deneyimlemek, dokunmak, hissetmek dürtüsü ve ilk
keşiflerin yaşattığı saf duygular da mevcuttur. Küçük çocuğun yaşamındaki
ilkler, bahçe hortumundan ilk su içiş, elektrik düğmesini çevirince ışıkların
söndüğü anı ilk kez yaşamak, ilk köpük banyosunda denizaltıcılık oynamak gibi
durumları tekrar tekrar yaşamak Çocuk ego durumunun kayıtları arasındadır
(Harris, 2014).
Çocuk
ego durumu kişiliğimizin az gelişmiş veya çocuksu yanı olarak
değerlendirilmemelidir. Kişilerin yaşı, eğitim düzeyi, cinsiyeti ne olursa
olsun her birey Çocuk ego durumunu sergileyebilir (Dökmen, 2009).
Yapısal Çözümleme
Bir
ego durumundaki duygu, düşünce ve davranış örüntüsünü tanımlama ve diğer ego
durumlarından ayırt etme işlemine yapısal çözümleme denir. Ego durumlarının
içeriği ile ilgilenen yapısal çözümleme, birinci düzeyde yukarıda ifade edilen
ego durumlarının açıklamalarıyla ilgilidir. İkinci düzey yapısal çözümlemede
daha ayrıntılı bilgilerle çalışılmaktadır. Ego durumlarının ileri düzeyde
analizi yeni ego durumlarının varlığını ortaya koymaz çünkü bunlar var olan ego
durumlarının alt parçalarıdır (Nelson-Jones, 1982).
Birinci
düzey yapısal çözümlemede E, Y ve Ç olarak gösterilen ego durumları ikinci
düzey yapısal analizde sırasıyla E2, Y2 ve Ç2 olarak ifade edilir.
Fonksiyonel Çözümleme
Yapısal
çözümleme ego durumlarının içeriği ile ilgilenirken; fonksiyonel
çözümleme
ise bu içeriğin kişinin hem içsel hem de diğer insanlarla iletişimindeki
süreci
üzerinde durur. Bundan dolayıdır ki fonksiyonel çözümleme günlük yaşamda
dışarıdan
gözlenebilen durumlarla ilişkilidir. Stewart ve Joines (1987) yapısal
modeli
saklanan anıların ve stratejilerin bir sınıflaması olarak değerlendirirken,
fonksiyonel
modeli ise gözlenen davranışların sınıflandırılması olarak ele almıştır
(Akt.
Akkoyun, 2001).
Tıpkı
birinci düzey yapısal analizde olduğu gibi birinci düzey fonksiyonel analizde
de ego durumları Çocuk, Ebeveyn ve Yetişkin olmak üzere üçe ayrılır. İkinci düzey Fonksiyonel
Çözümlemede ise Ebeveyn ego durumu “Eleştirel Ebeveyn Ego Durumu” ve “Koruyucu
Ebeveyn Ego Durumu”; yine Çocuk ego durumu “Doğal Çocuk Ego Durumu” ve “Uygulu
Çocuk Ego Durumu” olarak ikiye ayrılırken, Yetişkin ego durumu ise herhangi bir
bölüme ayrılmadan ”Yetişkin Ego Durumu” kalarak toplam beş ego durumu
bulunmaktadır.
Eleştirel Ebeveyn ego durumu,
toplumsal değerleri korumaya, bu değerlere uymayanları eleştirmeye ve
gerektiğinde cezalandırmaya yönelik mesajlarla ilişkilidir. Birey sadece
başkalarını değil kendisini de eleştirebilir veya cezalandırabilir. Birey
kişiliğinin bu ego durumunu kullanarak, çevresinden özellikle de
anne-babasından öğrendiği ve doğru olarak kabul ettiği toplumsal kuralları
yaşatmayı ve gelecek kuşaklara aktarmayı amaç edinir. Eleştirel Ebeveyn ego
durumu bireyin iletişimde yargılayıcı, güçlü, cezalandırıcı, görev yükleyici,
inatçı, ilkeli, talep edici, kuralcı, eleştirici bir tutum ve davranış
içerisinde olmasına neden olur (Akkoyun, 2001; Dökmen, 2009). “Büyüklerin
karşısında bacak bacak üstüne atılmaz.”, “Bir daha benimle böyle konuşursan
fena olur.”, “Daha yaşın kaç sen bunu nerden bileceksin.”, “Sınıfta Yetişkin
Ego Durumu Uygulu Çocuk Ego Durumu Doğal Çocuk Ego Durumu Eleştirel Ebeveyn Ego
Durumu Koruyucu Ebeveyn Ego Durumu sadece benimle konuşacaksın diğer gruba
selam bile vermeyeceksin.” türündeki mesajlar bu ego durumunu ortaya koyan
ifadelerdir.
Eleştirel
Ebeveyn ego durumu diktatör, otoriter, talep eden, baskın, kusur bulan,
zorlayıcı, hoşgörüsüz, dır dır eden, dik kafalı, ön yargılı, sert, ciddi gibi
kişiliğe atfedilen sıfatlarla ilişkilidir (Williams ve Williams, 1980).
Koruyucu Ebeveyn ego durumu,
çevremizdeki kişilerin yaşlarının kaç olduğu gözetilmeksizin onların sağlığını
ve çıkarlarını korumaya yönelik mesajlarla ilişkilidir. Koruyucu Ebeveyn ego
durumu bireyin iletişimde anlayışlı, cana yakın, ilgili, özen gösterici,
bağışlayıcı, destekleyici, izin verici, endişeli, vefakâr, güvenilir,
yardımsever, koruyucu, fedakâr, başkaları için bir yapma tutum ve davranışları
içinde olmasına neden olur (Akkoyun, 2001; Dökmen, 2009). “Okulda beslenmeni
yapmayı unutma.”, “Sen bugün çok kötü görünüyorsun ben senin yerine bu işi
tamamlarım.”, “Hava yağmurlu arabayı dikkatli kullan.”, “Okuldan sonra sinemaya
gideceğiz sen de bize katılsana.” türündeki mesajlar bu ego durumunu yansıtan
ifadelerdir. Kişiliğimizin hem Koruyucu hem de Eleştirel Ebeveyn ego durumları
çevremizdeki kişilere nasıl davranmaları gerektiği konusunda öğütler, emirler
veren bölümleridir. Bireyler bu ego durumlarından başkalarına mesajlar
göndermekle beraber küçük yaşlardan itibaren hayatlarında otorite olarak kabul
ettikleri kişilerden aldıkları ve belleklerine yerleştirdikleri mesajları,
emirleri kendilerine de tekrarlayabilirler. Örneğin, bireyler çoğunun kaynağını
hatırlamadıkları “Vaktini boşa harcama.”, “Derli toplu ol.” türünden mesajları
kendilerine yollayıp bunlara uymadıklarında huzursuzluk hissederler. Kökeni
Ebeveyn ego durumları olan mesajlar bazen geliştirici, bazen kısıtlayıcı, hatta
yanlış olabilir (Dökmen, 2009). Koruyucu Ebeveyn ego durumu şefkatli,
düşünceli, hoşgörülü, cömert, nazik, yardımsever, kibar, takdir eden, sempatik,
anlayışlı, bencil olmayan, sıcakkanlı gibi kişiliğe atfedilen sıfatlarla
ilişkilidir (Williams ve Williams, 1980). Yetişkin ego durumu, temelde bireyin
diğer iki ego durumunun ihtiyaçlarını karşılamaya yarar. Yetişkin ego
durumundan yargılayıcı veya duygusal değil aklımızın onay verdiği gerçekçi
mesajlar iletilir. Şimdi ve burada odaklı Yetişkin ego durumu kişiliğin
olguları, verileri, gerçekleri değerlendirerek tepkide bulunan yönüdür. Gerçeğe
uygun ve problemleri çözmeye yönelik davranışların kaynağıdır.
Nöro-fizyolojik
kaynaklı bağımsız olarak çalışan Yetişkin ego durumu, kendi kendini harekete
geçirememekte diğer ego durumlarının uyarmalarıyla harekete geçmektedir
(Akkoyun, 2001; Dökmen, 2009). “Gökyüzü siyah bulutlarla kaplı yağmur
yağabilir.”, “Verimli ders çalıştığın takdirde başarılı olabilirsin.”,
“Dakikada yüz adım atıyorsan iki bin adım için yirmi dakika yürümelisin.”, “Bu
ilaçtan günde üç tane alman gerekiyorsa sekiz saat ara ile almalısın.” türünden
mesajlar Yetişkin ego durum kökenli tepkilerdir. Yetişkin ego durumu dikkatli,
becerikli, açık fikirli, etkili, sağduyulu, mantıklı, sistemli, düzenli, dakik,
tutarlı, gerçekçi, akılcı, heyecansız gibi kişiliğe atfedilen sıfatlarla
ilişkilidir (Williams ve Williams, 1980).
Doğal Çocuk ego durumu,
kişiliğin eğitilmemiş yanını temsil eder ve Doğal Çocuk ego durumundan bireyin
kendi fiziksel ihtiyaçlarını gözeten, spontan, içinden geldiği gibi davranan,
sezgilerine güvenen, duyguları ve eğlenceyi ön planda tutan, kurallara esnek
davranan mesajlar iletilir (Dökmen, 2009; Kuzgun, 2013). Doğal Çocuk ego
durumunun baskın olduğu bireyler kendini kontrol edemeyen ve şımarık olarak
nitelendirilen kişilerdir (Kuzgun, 2013). Doğal Çocuk ego durumu, dünyadaki
ebeveyn figürlerine tepkide bulunmaktan uzak durarak meraklı, sempatik, içinden
geldiği gibi hareket eden tavırlar sergiler (Akkoyun, 2001). Doğal Çocuk
zevkine düşkündür, sürekli kendisiyle ilgilenmekten hoşlanır. “Vay be!”,
“Hadi!”, “Seninle konuşmak istemiyorum canım böyle istiyor.”, “Öğretmenim artık
derse ara versek.”, “Şu film çok güzele benziyor hadi sinemaya izlemeye
gidelim.” türünden mesajlar bu ego durumundandır. Doğal Çocuk ego durumu
dünyayı doğrudan ve ani bir tarzla tecrübe ettiğimiz yanımızdır. Kendi Doğal
Çocuk yanımızla iyi bir bağlantı kurmak, samimi bir ilişkiye sahip olmak için
önemli bir unsurdur. Doğal Çocuk ego yanımızla daha az temas içerisinde olacak
yolları benimsediğimizde yaşamımızda sahip olabileceğimiz samimiyet miktarını
azaltırız (Solomon, 2003). Doğal Çocuk ego durumu maceracı, sevgi dolu, sanatçı
ruhlu, enerjik, coşkulu, heyecanlı, şakacı, hayalperest, doğal, eğlence
düşkünü, seksi, spontan, girişken gibi kişiliğe atfedilen sıfatlarla
ilişkilidir (Williams ve Williams, 1980).
Uygulu Çocuk ego durumu,
Doğal Çocuktan farklı olarak sanki ebeveynleri onu dinliyormuş veya kontrol
ediyormuş gibi otoritenin istediği şekilde mesajlar 52 iletilir (Akkoyun, 2001).
Ebeveyn bazen olumlu bazen de olumsuz iletişim kanallarıyla çocuğunu kendi
istediği yönde davranmaya zorlar. Bunun karşısında çocuk zamanla içinden
geldiği gibi davranmaktan vazgeçerek otorite figürlerinin istediği gibi biri
olmaya yani “uygulu” olmaya başlar (Harris, 2014). Mantıklı veya mantıksız
olsun otoritenin zorladığı eylemleri yapma eğilimi gösteren Uygulu Çocuk bazen
de ebeveyn figürlerinin herhangi birini örnek alarak davranışlar
sergileyebilir. Doğal Çocuk tepkileri hem şimdi-burada tepkisi olarak hem de
geçmişteki bir tepkinin tekrarı olarak gözlenebilir, aralarındaki farklılık
tepkinin başka bir kimseye uymaya yönelik olup olmamasıdır. Uygulu Çocuk ego
durumu çalışkan, uslu ve asidir. Uygulu Çocuk, bazı durumlarda başkalarının
beklentisine uymayarak isyankar bir tutum sergileyebilir. Bazı TA uzmanları
İsyankar Çocuğu ayrı bir işlev grubu olarak sınıflandırabilmektedir (Akkoyun,
2001: 23). “Peki öğretmenim istediğiniz ödevi hemen yaparım.”, “Tamam
arkadaşlar siz nerede isterseniz orada buluşalım.”, “Burası kütüphane sessiz
olmalıyız.” gibi mesajlarla kendisi için önemli gördüğü kişilerin
beklentilerine uygun davrandığı gibi; başkalarının ilgisini çekmeye
çalıştığında veya içinde bulunduğu duruma daha fazla katlanamadığında
istenilenin tam tersini yaparak sosyal engellere tepki göstererek yıkıcı
olabilmektedir. Uygulu Çocuk ego durumu kaygılı, duygusuz, tartışmacı, küstah,
sakar, şikayet eden, kafası karışık, bağımlı, telaşlı, utangaç, karamsar,
sinirli gibi kişiliğe atfedilen sıfatlarla ilişkilidir (Williams ve Williams,
1980).
Ego Durumları Etkileşimi
Ego
durumları olağan fizyolojik olgulardır. İnsan beyni ruhsal yaşamın
düzenleyicisidir. İnsan beyninin ürettikleri ego durumları biçiminde düzenlenir
ve saklanır. Her bir ego durumunun insan organizması için kendine özgü bir
değeri vardır. Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk her üç kişiliğin görünümü de yaşamın
sürdürülebilmesi ve yaşam açısından büyük önem taşır. İçlerinden biri
çözümlemenin ve yeniden düzenlemenin ortaya koyduğu sağlıklı dengeyi bozduğunda
bu önem ve değer kendini belli eder (Berne, 2001). Berne, tüm ego durumlarının
sağlıklı fonksiyonellik için önemli olduğunu ve hiçbir ego durumunun doğası
gereği olumlu veya olumsuz olmadığını vurgular (Williams ve Williams, 1980).
Örneğin, bir çocuk bir karınca gördüğünde korkuyor. Bu çocuğun karşısındaki
kişi, karıncaların zararlı olmadığı ile ilgili mantıklı bir açıklama yaparsa
Yetişkin ego durumundan mesaj vermiş olur. Eğer bu kişi, öncelikle çocuğu
sakinleştirmek için koruyucu bir tavır sergilemişse Koruyucu Ebeveyn ego
durumundan; karıncadan korkulur mu? Şeklinde şakacı bir yaklaşım takınırsa
Doğal Çocuk ego durumundan bir mesaj iletmiş olur. Burada sağlıklı mesaj
kişinin o güne kadar edindiği birikimleri kullanarak duruma uygun ego durumunu
seçmesi ve bu ego durumundan mesaj iletmesidir. Üç ego durumunu yerine ve
zamanına göre kullanmak sağlıklılık işaretidir.
Ego
durumları arasındaki sınırların aşırı katı veya geçirgen olması kişilerarası
ilişkilerde bir takım sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir. Katılık
bireyin ilişkilerde sadece tek bir ego durumu rolü sergilemesi iken;
geçirgenlik ise, ego durumlarının birbirine bulaşması sonucu her bir ego
durumunun kendi fonksiyonunu yerine getirememesidir (Dökmen, 2009). Diğer ego
durumlarını koordine etmesi için Yetişkin ego durumundan yararlanılması
önemlidir. Çünkü, Yetişkin ego durumu bizim bilgi işlem merkezimizdir. Bu ego
durumu, gördüğümüz, duyduğumuz, düşündüğümüz bilgiyi doğru bir şekilde
işleyebilen, sadece bizim önyargılı düşüncelerin ve çocuksu duyguların dışında
gerçeklere dayalı problemlere çözümler üretebilen kişiliğimizin bir parçasıdır.
Diğer ego durumları arasında yaşanan herhangi bir çatışmada kişinin yaşanan
çatışmayı olumlu şekilde çözebilmesi için Yetişkin ego durumunun hakemlik
yapmasına izin vererek sağlıklı çözüm yolları üretilebilir (Solomon, 2003).
Örneğin, yarınki ders için yetiştirmek zorunda olduğumuz ödevimizi yapmak
üzereyken arkadaşlarımızın bizi dışarıya oyun oynamaya çağırdıklarını
düşünelim. Muhtemelen Doğal Çocuk yanınız “Bırak ödevi git dışarıda oyna ve
eğlen diyor.” Aynı zamanda Eleştirel Ebeveyn yanımızdan ise kendimize “Vaktini
dışarıda boşa harcama ödevini yapmalısın.” türünde mesajlar göndeririz.
Yetişkin yanımıza kulak verdiğimizde ise Eleştirel Ebeveyn ve Doğal Çocuk yanımızdan
gelen mesajları dikkate alarak muhtemelen “Zamanının bir kısmını bitirmek
zorunda olduğun ödeve bir kısmını da arkadaşlarınla oyun oynamaya ayır.”
diyecektir. Herhalde bu çözüm en akılcı ve gerçekçi olandır; çünkü her iki
ihtiyacımızı da sağlıklı şekilde karşılamış olacaktır.
Transaksiyonlar
Sosyal
iletişimin en temel birimi olarak ele alınan transaksiyon, Berne (1961)
tarafından iki kişinin belli ego durumları arasında gerçekleşen, bir uyarıcı ve
bir tepkiden oluşan bir iletişim birimi olarak tanımlanmıştır. Kişilerarası
ilişkilerdeki transaksiyonların işlem ele alınarak incelenmesine ise Asıl
Transaksiyonel Analiz denir. TA’da tanınma birimi olarak ele alınan stroke sosyal etkileşimin temel
birimidir. Stroke alışverişi bir transaksiyonu oluşturur. Bundan dolayıdır ki,
zamanı yapılandırma biçimleri transaksiyonlar olarak düşünülebilir.
Transaksiyonlar esnasında herhangi bir anda bir kişinin üç ego durumundan
birisine başat olarak enerji yüklenir veya katekt olur (Nelson-Jones, 1982).
Eric
Berne (1961) tamamlayıcı, kapalı ve gizil olmak üzere üç farklı transaksiyonun
var olduğunu belirtmiştir. Tamamlayıcı transaksiyonlar, iletişim içinde olan
iki bireyden her birinin yalnızca bir ego durumundan hareket ettiği ve
uyarıcıyı gönderen bireyin karşısındaki kişide hedeflediği ego durumundan tepki
aldığı transaksiyonlardır. Tamamlayıcı transaksiyonlarda birey karşısındaki
kişi hangi ego durumundan uyarıcı göndermişse o ego durumundan tepkide bulunur.
Dokuz olası tamamlayıcı transaksiyon şekli vardır (EE, YY, ÇÇ, EY, EÇ, YE, YÇ,
ÇE, ÇY).
Uzm. Psk. Reyhan Nuray Duman
KAYNAKÇA
·
Akkoyun, F. (2001). Transaksiyonel analiz:
Psikolojide işlemsel çözümleme yaklaşımı. Ankara: Nobel Yayıncılık.
·
Berne, E. (1961). Transactional analysis
in psychotherapy. New York: Grove Press.
·
Berne, E. (1962). Classification of
positions. Transactional Analysis Journal, 1(3), 23.
·
Berne, E. (1966). Principles of group
treatment. New York Oxford University Press.
·
Berne, E. (2001). Hayat denen oyun (Çev.
S. Sargut). İstanbul: Kariyer Yayıncılık.
·
Dökmen, Ü. (2009). İletişim çatışmaları ve
empati. İstanbul: Sistem Yayıncılık.
·
Dusay, J. M. (1986). Transactional
analysis. I. L. Kutash & A. Wolf (Eds.), Psychotherapist’s casebook (pp.
413–423). San Francisco: Jossey-Bass.
·
Dusay, J. M., & Dusay, K. M. (1989).
Transactional analysis. R. J. Corsini (Ed.), Current psychotherapies (pp.
405–453). Itasca, IL: F. E. Peacock.
·
Harris, T. A. (2014). Ben ok’im – sen
ok’sin (Çev. Ed. M. Şahin). İstanbul: Okuyan Us Yayıncılık.
·
Kaçar, B. (2008). Lise öğrencilerinin
karar stratejileri ve transaksiyonel analiz ego (Ben) durumlarının bazı
değişkenler açısından incelenmesi. Yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi,
Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
·
Kuzgun, Y. (2013). Rehberlik ve psikolojik
danışma. Ankara: Nobel Yayıncılık.
·
Nelson-Jones, R. (2012). Danışma
psikolojisi kuramları (Çev. Akkoyun, F.). Ankara: Nobel Yayıncılık.
·
Solomon, C. (2003). Transactional analysis
theory: The basics. Transactional Analysis Journal, (1)33, 15-22.
·
Stewart, I. & Joines, V. (1987). TA
Today: A new introduction to Transactiional Analysis. England: Life Publishing.
https://tr.scribd.com/doc/206144770/TA-Today.
·
Stewart, I. (2000). Transactional analysis
counseling in action (2. bs.). http://books.google.com/books adresinden
erişildi.
·
Williams, K. B. & Williams, J. E.
(1980). The assessment of transactional analysis ego states via the adjective
checklist. Journal of Personality Assessment, 44(2), 120- 129.