Anoreksiya
Nervoza
Anoreksiya nervoza ilk kez 1500’lü
yıllarda Simone Porto O. Portio tarafından tanımlanmıştır. Açlık ve çileciliğin
(asetizm) kutsal, özendirilen bir davranış olduğu bu dönemde, anoreksiya olarak
tanımlanabilecek olan bu durum din uğruna dünya zevklerinden vazgeçme anlamına
gelmektedir. Sonraki dönemlerde, amenore, iştahsızlık, aşırı hareketlilik ve
zayıflıkla seyreden kadın olgular bildirilmiş olup, psikiyatrik bozukluk olarak
kabul edilmesi son 30 yıl içinde mümkün olmuştur (Edelstein 1989, Scott 1988).
Anoreksiya Nervoza
vücut yapısında ağır bir bozuklukla karakterize, zayıf olma adına kişiyi
sıklıkla ölürcesine açlık sınırına
getiren bir durumdur. Vücut algısının
yanlış algılanması, şişmanlıktan aşırı derecede korkma söz konusudur. Fiziksel bir rahatsızlıkla
açıklanamayacak bir kilo kaybı söz konusudur. Kişiler şişmanlamamak için iştah
kaybı olmaksızın besin alımını keserler.
Şişmanlamak ve yemek yeme kontrolünü kaybetme korkusu yaşarlar. Anoreksik olan kişi kilosunun arttırılmasına
karşı koyar. Kilo vermek için
yaptıklarını saklarlar. Anoreksiyanın
farklı nedenleri olabilmektedir. Genetik, kişisel ve çevresel faktörler
etiyolojide etkili olmaktadır. Genetik olarak yatkın bireylerde psikolojik
etkiler de riski arttırmaktadır. Diyet
yapan biriyle büyüme de risk faktörünü arttırmaktadır. Ayrıca psikolojik
travmalar ve aile problemleri de hastalığın ortaya çıkmasını
kolaylaştırmaktadır. Alım gücünün
yüksek ancak zayıf olmanın popüler olduğu toplumlarda daha yaygın olmakla
birlikte gelişmekte olan ülkelerde de oranı artmaktadır. Anoreksiya nervozanın en sık görüldüğü iki
zirve dönem 14,5 yaş ve 18 yaştır. (Litt 1992) Ergenlik çağının getirdiği
baskılarla ilgili ve buna karşı, büyümeye karşı olan bir tutum olarak kilo
verme isteği ortaya çıkabilmektedir. Ergenliğe karşı bir reaksiyon olarak
ortaya çıkan anoreksiya ile kişi
büyümeye karşı sürekli direnç göstermek
zorundadır ki büyüme dursun. Bu çaba yani ergenlikten kaçınmaya yönelik olan
yemeğe karşı direnme kişinin bütün enerjisini yemek yememe davranışına
yöneltmesine neden olur. Bu bir kaçınma davranışı olarak genellikle ergenlikte ortaya
çıkar böylece beden ağırlığı azaltılarak büyümeyi durdurmaya çalışır.
Durdurulan büyümeyi devam ettirebilmek için yememe davranışına devam etmesi
gerekmektedir. Ergenlikte kişilik gelişimi ve davranış değişiklikleri
psikolojik çatışmalara neden olabilmekte bunun sonucunda kişi diyete
yönelebilmektedir. Zayıflığa özendiren kültürel yatkınlık psikolojik olarak
motivasyonu arttırmaktadır. Bu faktörler hastalığın geliştiği kişilerde farklı
dereceler de etkili olabilmektedir.
Anoreksiya nevroza
hastalarında vücut ağırlığı ile aşırı ilgilenme altta yatan sorunların görünür
şeklidir. Bu hastalarda kendine güvenin yetersiz olması, beklentilerin fazla
olması, duygularını ve gereksinimlerini yeterince ifade edememeleri, aileden
ayrılma endişesinin yaşanması gibi içsel çatışmalar olabilmektedir. Hasta 18 yaşın altındaysa aile terapisi en
etkili yöntemlerden biridir. Aile
terapisinde çocuğun emosyonel olarak aileden ayrılması ve aileden ayrı olarak
bireyselliğini sağlayabilmesine yardım edilir. Yaşı daha büyük olan hastalarda
ise bireysel terapi ile yardım edilir. Bireysel terapide hastanın ihtiyaçları
belirlenir; duygularını, ihtiyaçlarınıbeklentilerini ifade etmesi sağlanır.
Anoreksiya Nervoza da ilerleyen kilo kaybı hayati bir risk taşıdığı için
hastanın hastaneye yatırılması gerekebilmektedir. Sağlıklı bir tedavi için multidisipliner bir
ekiple çalışıp hem fizyolojik hem psikolojik destek verilmelidir.
Uzm. Psikolog Reyhan Nuray Duman
Uzm. Psikolog Reyhan Nuray Duman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder